Özet
Bu tez Martin Heidegger'in "Sanat Eserinin Kökeni" adlı eserini temel alan bir incelemeye dayanır. Heidegger sanat, sanat eseri ve sanatçı kavramlarını o güne dek hiçbir felsefeci ya da sanat kuramcısının ele almadığı biçimde ele alır ve üzerine yeniden düşünmemizin önünü açar. Varlık nedir sorusuna cevap ararken sanatın doğasını, anlamını araştırmaya yönelir; sanat eserinin kökeni nedir sorusunu ortaya atar. Aristoteles'in tekhne ve poiesis kavramlarına getirdiği eleştiriler Heideger'in sanat anlayışının Aristotelesçi kökenleri üzerinde düşünmemize neden olur. Heidegger, erken döneminde yazdığı Varlık ve Zaman adlı kitabında Dasein'ın zamansallığı bölümünde, fanilik üzerine düşünüşünde, varlığın en büyük trajedisinin ölümlü olduğunu bilerek yaşaması olduğunu, bu nedenle kaygı içinde yaşadığını vurgular. Geç dönem düşüncesinde ise yeryüzü ve dünya arasındaki yarıktan söz etmesi aydınlanma ve modernite eleştirisi olarak çok ses getirir. Onun geç dönem düşüncesinde varlığın tezahürü olarak sanat, varoluşsal düşünceyle ilişkilendirilen bir olgudur. Hölderlin şiirlerinden yola çıkarak şiirin varlığın dünya ile ilişkisini derinleştirdiğini, insanın varoluşsal gerçekliğine olanak tanıdığını, çevresiyle olan etkileşimini zenginleştirdiğini vurgular. Vincent van Gogh'un ayakkabılar tablosu üzerine düşünür, bu tablo, sadece bir şeyi/nesneyi değil, aynı zamanda Varlığın nesnelerle ilişkisini, yaşantısını anlatan, varlığa dünya açan bir poiesis'tir. Varlık sanat aracılığıyla bir şeyin varlığını, gerçekliğini veya derinliğini ifade etme imkânı bulabilir. Heidegger'e göre, bir şeyin kökenini, menşeini, özünü açığa çıkaran, varlığın varoluşunu açığa çıkaran, yeni dünyalar açan sanat'tır.