Özet
Marx'ın feodalizmden kapitalizme geçiş başlığı altında ilkel birikim modeli olarak tanımladığı, ortaçağdan 18. yüzyılın sonuna kadar İngiltere'de müşterek kullanıma ait arazilerin "çitlenmesi" (enclosure) yoluyla gerçekleşen kapitalist sermaye birikim rejiminin 1980'lerde neoliberal "yeni çitlemeler" biçiminde geri dönmesiyle birlikte müşterekler (the commons) kavramı politik ve toplumsal olarak merkezî bir önem kazanmaktadır. Bu yeni çitleme harekâtı sadece toprak, su, orman gibi doğal ortak alanlara el koymakla kalmayarak kamusal haklardan genlere kadar her türlü müşterek varlık ve değeri özelleştirerek metalaştırmayı hedefliyor. Yazıda, Türkiye'de 2001 krizi sonrası başat hale gelen "el koyarak birikim" modeli kentsel müştereklerin çitlenmesi çerçevesinde tartışılarak, çitlemelere karşı müştereklerin savunulması ve yeni müşterekleştirme pratiklerinin üretilmesinin kentsel toplumsal hareketler açısından politik imkânları değerlendirilmektedir.
The notion of the commons, which Marx discusses under the heading of "primitive accumulation" in relation to the enclosures took place in England from late middle ages to the 18th century, has received central political and social significance due to the return of enclosures in the post 1980 neoliberal era. The new enclosure operation of capital aims at privatizing different forms of commons, from land, water and forest to public services and human genome. This article discusses the model of "accumulation by dispossession," which became a hegemonic form of capital accumulation in Turkey following the 2001 crisis, within the framework of the enclosure of urban commons and evaluates the political potentials of the reclamation of old commons as well as the creation of new commoning practices.