Özet
Kentler fiziksel, sosyal ve ekonomik nedenlerin yanı sıra, doğal afetler ya da savaşlar
gibi nedenlerle köhnemekte ve çeşitli boyutlarda bozulmalar yaşamaktadırlar.
Ülkemizde özellikle hızlı göçe bağlı kentleşme sebebiyle bu köhneme yaşanmıştır.
Kentsel yenileme, köhneyen ve eskiyen kent dokularının kapsamlı plan ve programlar
doğrultusunda yeniden kent bütününe katılması çalışmalarını içermektedir. Kentsel
yenileme deneyimleri ile ülkemiz henüz yeni tanışmaktadır. Hazırlanan yasal
düzenleme, içerik olarak pek çok eksiği bünyesinde bulundurmakta ve bu nedenle pek
çok eleştiri almaktadır. Gelinen süreçte kentsel yenilemenin sadece fiziksel boyutu ile
ele alındığı, sosyal boyutun ise çoğunlukla göz ardı edildiği görülmektedir. Bu
doğrultuda iki yenileme alanı olan Tarlabaşı ve Süleymaniye bölgeleri çalışma alanları
olarak belirlenmiştir. Son iki yüzyıllık süreçte Tarlabaşı bölgesinin geçirdiği pek çok
plan operasyonları dikkat çekmektedir. 5366 sayılı yasa ile Yenileme Alanı ilan edilen
bölgenin, hazırlanan projelere yönelik pek çok eleştiri aldığını söylenebilir. Özellikle
proje sonrasında alandaki korunması gerekli yapıların büyük oranda yok olacağı açık
bir şekilde görülebilmektedir. Bunun yanı sıra bölgenin önemli bir sosyo-ekonomik
sınıf değişimi yaşayacağı kesindir. Süleymaniye bölgesinin de Tarihi Yarımada’daki
konumu sebebiyle, önemli plan kararlarının ortasında kalan bir yerleşim olduğunu
söylemek mümkündür. 5366 sayılı yasa ile hazırlanan projeler, Tarlabaşı’na kıyasla
daha korumacı bir yaklaşım sergilese de, projede alanın sosyo-ekonomik gelişimine
yönelik bir konudan bahsedilmemektedir. Proje sonrası diğer bölgelerde olduğu gibi,
Süleymaniye’de de bir zorunlu göç yaşanacağını tahmin etmek hiç de zor değildir.
Mevcut yasal düzenlemeler, kentsel yenilemenin sosyal ve ekonomik yönlerini eşit ve
adaletli bir şekilde oluşturmadığı sürece, kente dair sorunlar bir bölgeden diğerine
artarak ve yayılarak devam edecektir.