Özet
Son dönem planlama ve mimarlık söyleminde üzerinde sıkça durulan, tartışılan ve her geçen gün yeni açınımlar tanımlayacak biçimde zenginleşen içeriğiyle Kentsel Dönüşüm, ilgili disiplinlerin ağırlıklı gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için, sanayi sonrası dönemde yaşanan kentleşme sorunlarının aşılması hedefine ve sonrasında ise küresel rekabet fenomenine bağlı olarak gündeme gelen dönüşüm olgusu, içerik bağlamında geçirdiği hızlı evrimle bu gün ve gelecek için vazgeçilmez bir planlama politikasını tarif etmektedir. Kentsel Dönüşüm pratiğine yönelik bu vazgeçilmezlik vurgusunun temelinde, fiziksel mekana yönelik stratejileri içeriyor olmasının yanı sıra, günümüzde farklı problem alanlarındaki yere özgü sosyo-ekonomik ve çevresel bileşenleri de, sağlıklı bir kentleşme sürecinin yönlendirici parametreleri olarak ele alması yatmaktadır. Gerek ölçek gerekse uygulama alan ve stratejileri bağlamında Planlama ve Mimarlık disiplinlerinin ara kesiti olarak da tanımlanan Kentsel Tasarıma konu dönüşüm projeleri, (büyük kentsel sorunlara gebe metropoliten alanlar başta olmak üzere) kentsel mekanı biçimlendirme girişimlerine yeni ve dinamik bir bakış açısı getirmektedir. Bu bağlamda 'küresel rekabet' ve 'yarışan kentler1 konjonktürünün yanısıra, kentsel mekandaki fiziksel ve ekonomik değer kayıpları, kentsel çöküntü alanları, kaçak yapılaşmış alanlar, sağlıksız yapı-yoğun alanlar, doğal afet tehdidi altındaki alanlar vb. Kentsel Dönüşüm uygulamalarının nedensellik altyapısını ve eylem alanlarını tanımlamaktadır. Kuşkusuz Kentsel Dönüşüm olgusu doğru içerik, yöntem ve stratejiler bağlamında ele alındığında, yukarıda değinilen farklı eylem alanları için etkin IXbir araçtır. Bu noktada modern kapsamı ile Kentsel Dönüşüm algısının; "Yönetişim" ve "Sürdürülebilirlik" gibi iki çağdaş ve 21.yy" a özgü kavramla etkileşimi de yadsınamaz. Kentleşme sürecinde farklı problem alanları ve/veya değişik ölçekli uygulamalar için temel birer altlık olarak değerlendirilebilecek bu kabuller, kentsel mekanda aktif bir biçimde söz sahibi olması beklenen farklı aktör ve grupları ortak payda-fayda da birleştirip, aynı çatı altında toplayacak örgütlenme modellerinin de odağında yer almaktadır. Sonuç olarak ise; bütün bu çok yönlü, çok boyutlu içeriğiyle "Kentsel Dönüşüm" olgusu, 21.yy'da kentsel mekanda yaşanması öngörülen farlı senaryolara ve önceliklere bağlı değişim-dönüşüm süreçleri için, fırsatlar ve çözüm yolları sunabilecek etkin ve esnek bir araç olarak, Türkiye deneyimi için de hayati önem taşıyan bir kentleşme politikasıdır.