Özet
İkinci dünya savaşının ardında bıraktığı izlerin, toplumsal karaktere yansımasıyla ortaya çıkan sanat akımları içinde sürrealizm, psikiyatri biliminin gelişmelerinden beslenen sanatçıları ile sanat tarihi içinde önemli bir konuma sahiptir. Farklı yöntemleri ve en önemlisi kendi iç dünyalarını ortaya koyan eserleri ile dönemin sanatçılarının her biri ayrı bir önem teşkil etmektedir. Resim sanatında sürrealist eserler, sanatçının rüyalarını resmetmesi, otomatik resim gibi çeşitli psikanaliz yöntemleri kullanılarak oluşturulmuştur. Amaç, kişinin, bastırdığı iç dünyasını serbest bırakarak asıl gerçekliğe ulaşmasıdır. Sürrealist sanatçıların her biri, savundukları "asıl gerçek"liğe ulaşmakta birbirinden farklı yöntemler ve kavramlar kullansalar bile bilinçaltına yönelik ortak bir söyleme sahiptiler. Sürrealizm içindeki konumu açısından ayrıntılı olarak incelenecek olan Paul Delvaux'nun sürrealist yöntemler arasından benimsediği ana yöntem, rüyaların resmedilmesidir. Ona göre rüyalar, bilincin her türlü baskıdan kurtularak gerçek benliğine ulaştığı en özgür alanlardır. Dolayısıyla resimleri, rüyalardaki gibi, zaman ve mekan kavramından yoksundur ve birbiriyle alakasız gözüken imajlarla doludur. Ancak bu alakasız gözüken nesneler, bilinçaltında taşıdıkları anlamlarla birlikte resmin genelinde bir anlam bütünlüğü oluştururlar. Kadınlar, Delvaux'nun bilinçaltının dolayısıyla da resimlerinin vazgeçilmez imajlarıdır. Kadınların çıplaklıkları ve estetik değerleri Delvaux'nun resimlerini hem güzelleştirir hem de simgeselleştirirler. Onlar, Delvaux'nun resminin anlam bütünlüğünü oluşturan ana öğeleri olmuşlardır. Bu çalışmada, sürrealizmin tanımı ve önemli sürrealist sanatçıların kısa bir incelemesinin ardından Paul Delvaux'nun sanatının ayrıntılı bir incelemesi yapılmaktadır. Sonuç bölümünde ise sanatçının eserlerinin ve sanat anlayışının sürrealizm içindeki konumu ile birlikte kendi eserlerim ve anlayışımla örtüşen yanları değerlendirilmiştir.