Özet
Metnin genel görünümü gölge düşüncesi etrafında şekillenmiştir. Burada temel alınan gölge hem toplumsal açıdan, hem de Kendi açısından iki farklı zeminde işlenerek rehbersiz bir yolculuğa davet niteliğindedir. Bir belirleyeni ya da bir ipucu bulunmamaktadır. Platon'un mağara benzetmesiyle başlayan metin, Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt metniyle devam etmektedir. Bu kısımlarda genel olarak mağara, toplum ve Kendi ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Ardından tüm bu kavramsal yaklaşımların Dostoyevski'nin iki eserinin (Suç ve Ceza, İkiz) kahramanları; Raskolnikov ve Golyadkin'in gölgenin sessiz düzlemine düşerek / batarak burada Kendi labirentleri ve toplumsal güneş arasındaki gelgitleri ele alınmaktadır. Parçalı benlik, Kendi'liği yakalama ve cesaret gösterebilme durumları üzerinden, yaratıcı Ben'e / Dionysosçu yaratıma erişme ya da bundan kurtulma düşüncesine sürüklenerek hapsolma hadiseleri özellikle Artaud'un teatral düzlemi, Jung'un gölge düşüncesi, Heidegger'in Varlık fikri ve çarmıhtaki İsa figürüne uygun olarak şekillendirilmektedir. Parçalı benlik ve sessizlik düzlemi üzerinde, belirsiz izler takip edilerek; çarmıhın karşısına bir Dionysos heykeli dikme işidir bizimki. Gölgemizi kabul edebilmenin şemasını oluşturma çabasıdır. Ancak metinde de görüleceği gibi bu süreklidir ve en azından Kendi boşluğumuzla tanışmadığımız sürece, şimdilik sonuçsuz diyebileceğimiz bir serüvenin yansımasıdır. Anahtar Kelimeler: Heidegger, Nietzsche, Platon, Dostoyevski, Raskolnikov, Golyadkin, mağara, gölge, parçalı benlik, çoklu kişilik bozukluğu, çarmıh, Dionysos, İsa, Artaud, tiyatro, sessizlik, Varlık, hapsolma