Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Sinema kültür mirasının korunması ve dijital teknolojik gelişmelerin film arşivciliğine etkileri
Özet
İnsanoğlunun edindiği tecrübeleri bir başkasıyla paylaşma isteği arşiv kavramının doğmasına neden olmuştur. Bu istek önceleri görsel yolla, yazıyı keşfetmesiyle birlikte de yazılı anlatım araçlarıyla gerçekleşmiştir. Böylece tarihin yazılmasına kaynaklık eden ve insanlık tarihi için çok önemli olan arşiv belgeleri oluşmuştur. Sinemanın keşfiyle ortaya çıkan hareketli görüntüler yazılı belgelere göre oldukça güçlüdür ve aynı anda birçok kişiyi etkileyebilme özelliğine sahiptir. Bir sinema filmi çekildiği dönemin siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik vb. yapısına ışık tutması gibi özellikleri nedeniyle o dönemin diğer belgeleri kadar bilgi içerebilmekte hatta çoğu zaman daha etkili olmaktadır. Filmlerin geçmişi yansıtan önemli bir belge olması, onların ilk zamanlarda saklanması için bir önem ifade etmemiştir. Film sahipleri gösterim sonrası ticari bir değeri kalmayan filmleri saklamak için masraf yapmak istememişlerdir. Filmlerin sinematografik bir malzeme olarak saklanması, sinemada sesli dönemin başlamasıyla gerçekleşmiştir. Bir avuç tutkulu sinemasever kendi kaderlerine terk edilen sessiz sinema örneklerinin bazılarını toplayıp onarmayı başarabilmiş ve bunlarla gösteriler düzenlemiştir. İlk film arşivleri bu şekilde doğmuştur. Bu yerler filmleri toplamaya ve kültürel miras olarak korumaya başlamışlar dolayısıyla sinema sanatının gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Film arşivleri, bugün bir ülkenin görsel belleğini oluşturan her türlü sinematografik malzemeyi korumaktadır. Arşivler, koruma dışında malzemenin yaygınlaşmasını ve gelecek kuşaklara iletilmesi görevini de üstlenmektedir. Kültür mirasının görsel ürünlerini koruma amacında olan arşivler koleksiyonlarının uygun bir şekilde saklanması için bilimsel çalışmalar yapmak zorundadır. Arşivcilik alanında uluslararası bir birliğin kurulması, 1938 yılında olmuştur. Uluslararası Film Arşivleri Federasyonu FIAF; film arşivciliği konusunda bilgi akışını sağlamak, film arşivciliğinin gelişimine katkıda bulunmak, yeni kurulan arşivlere destek olmak, arşivlerin birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmasının yolunu açmak ve meslek ilkelerini savunmak amacıyla kurulmuştur. Türkiye'yi bugün uluslararası alanda temsil eden tek film arşivi olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi'nin FIAF'la ilişkileri 1967 yılında başlamış ve bu yıldan itibaren ülkemiz Prof. Sami Şekeroğlu ve onun kurduğu kurumlar (Kulüp Sinema 7, Türk Film Arşivi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sinema-TV Enstitüsü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi) tarafından temsil edilmiştir. FIAF, film arşivlerinin görevlerini derleme, koruma ve yararlandırma olarak üç aşamada tanımlar. Film arşivleri için dünyada film derlenmesi halen önemli bir sorundur. Genellikle film sahiplerinin arşive film verme nedeni, depolama ve saklama konusunda yaşadıkları maddi problemlerdir. Arşivler sinematografik malzemeyi çeşitli yollarla elde ederler. Bunlar; filmlerin bağışlanması, arşivler arasında değiş tokuş edilmesi, ödünç verilmesi, satın alınması ile gönüllü ve zorunlu (yasal) derlemedir. Ülkemizin tek film arşivi olan Sinema-TV Merkezi, kurulduğu yıldan (1962) bu yana, yapımcılara Prof. Sami Şekeroğlu'nun verdiği güvenle, gönüllü derleme yapmaktadır ve 50 yıldır hiçbir telif sorunu yaşanmamıştır. Bir film arşivi için en önemli çalışmalardan bir diğeri filmin düzgün bir şekilde korunmasıdır. Film malzemesinin ömrü sonsuz değildir. Film malzemesinde meydana gelen kimyasal bozulmaları belirlemek ve bu bozulmaya maruz kalmış filmlerin ömrünü uzatmak için yapılan işlemlerin tümü film korumasıyla ilgilidir. Film arşivlerinin sinematografik mirası korurken karşılaştıkları en önemli sorunlar maddi kaynak ve yetişmiş elaman yetersizliğidir. Dünyanın birçok ülkesinde, maddi kaynak yetersizliğinden, devletin ve özel sektörün ilgisizliğinden dolayı film arşivleri uzun soluklu bir koruma politikası belirleyememektedir. Bu konuda uygulanacak etkin devlet politikaları olmazsa koruma ve yenileme çalışmalarının başarıya ulaşması ve gelecek nesillerin bu mirastan yararlanması mümkün gözükmemektedir. Arşivler için yetişmiş eleman sayısının yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar da ciddi bir engel teşkil etmektedir. Sinematografik mirasın korunması uzmanlık gerektiren bir alandır. Dolayısıyla bu konuda yetişmiş uzman elemanların eksikliği de çalışmaların yürütülmesinde önemli bir sorundur. Film arşivleri bütün bu sorunlara çözüm bulabilse bile önlerinde çok önemli bir engel daha vardır. O da ZAMAN...Sinematografik eserler, zamana ve dış etkenlere karşı oldukça dayanıksız kimyasal özellikler taşıyan malzemelerdir. Isı ve nem başta olmak üzere birçok etken filmin ömrünü etkilemektedir. Bu nedenle arşivler malzemeyi uygun ortam ve koşullarda saklamalıdır. Ancak en iyi koşullarda saklanmaları durumunda dahi kimyasal özelliklerinden dolayı filmlerin ömürleri sınırlıdır. Bu bozulmalar film tabanının yapısına, filmin siyah-beyaz veya renkli oluşuna vb. fiziksel, kimyasal özelliklerine göre farklı sonuçlar doğurmaktadır. Arşivler de filmlerin bu niteliklerine göre saklama koşullarını belirlerler. Bir öncekinden daha iyi fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olduğu düşüncesiyle üretilen film tabanları film arşivleri için birçok farklı sorunu da beraberinde getirmiştir. Nitrat tabanların parlama, yüksek alev alma özelliği, asetat tabanın sirke sendromu, renkli filmlerin solması gibi sorunlar teknolojik gelişmelerin film arşivleri için doğurduğu problemlerdir. Arşivlerin önemli görevlerinden biri de sinematografik mirası halkın faydasına sunmaktır. FIAF tarafından belirlenen ilkelere göre; sinematografik miras riske edilmeden korunmalıdır. Yararlandırma hizmeti için yapılan uygulamalar filme zarar vermemeli, varlığını tehlikeye atmamalıdır. Önceleri filmin orijinalinden yapılan farklı formatlarda gösterim ve izleme kopyaları elde etmek her zaman oldukça maliyetli olmuştur. Ancak günümüzde hızla değişen ve gelişen dijital teknolojiler sayesinde artık birçok filme DVD, Blu-RAY vb. formatlarda ulaşmak eskiye oranla daha kolaylaşmıştır. Türkiye'de 1960'lı yıllara kadar, sinematografik malzemenin korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasıyla ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Kültürel mirasımızın önemli bir bölümünü oluşturan görsel malzememizin korunmasıyla ilgili ilk çalışmalar, 1960'lı yıllarda, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü öğrencisi olan Prof. Sami Şekeroğlu tarafından başlatılmıştır. Sinema ürünlerinin bir ülkenin kültür mirasının önemli bir parçası olduğu, film arşivine sahip olmayan bir ülkenin kültürel yönden büyük bir eksiklik içinde olacağı fikrinden yola çıkan Prof. Şekeroğlu sinema ürünlerini toplamaya ve koruma altına almaya başlamıştır. 1962 yılında kurduğu Türkiye'nin ilk sinema kulübü olan Kulüp Sinema 7 ülkemizin ilk film arşivinin temelini oluşturmaktadır. Kulüp Sinema 7, Türk Film Arşivi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Sinema-TV Enstitüsü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi. Kurumun adı zamanla değişse de hedefleri hep aynı olmuştur. Prof. Sami Şekeroğlu 1962 yılından itibaren bu hedefleri yerine getirmiş ve her zaman Türk sinemasının gelişmesi için çalışmıştır. O, film arşivciliği ve sinematografik mirasın geleceğe aktarılması konusuna hayatını adamış, ülkemizde sinema eğitimini başlatmış, tek film arşivini kurmuş, ilk sinema müzesini oluşturmuş ve çağdaş sinema teknolojisini ülkemize getirmiştir. "Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim" diye tanımladığı anlayış çerçevesinde, Türk sinemasına ve ulusal sinema ürünlerini sahip çıkan, sinema teknolojisini kullanmayı iyi bilen ve ülkesinin sinema sanatını geliştirmeyi hedefleyen sinemacılar yetiştirmeyi amaçlamıştır. Kurum, kuruluşundan bugüne birçoğu sinema ve televizyon alanında çalışan 500'ün üzerinde mezun vermiştir. Mezunların sektörde yoğun olarak çalışmaya başlaması, Türk sinemasında teknik kaliteyi yükselten önemli bir etkendir. Filmlerin kurtarılıp yenilenerek gelecek kuşaklara ulaştırılması için dünyada çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Sinema kültür mirasının dijital ortama aktarılması çalışmaları da bunlardan biridir ve 2000'li yıllarda yaygınlaşmaya başlamıştır. Çağdaş tekniklerle filmlerin restore edilmesi ve yenilenmesi bu çalışmaların en önemli amacıdır. Daha önceleri, film restorasyonu uygulamaları sadece fiziksel, kimyasal ve optik yöntemlerle yapılmaktaydı. Artık dünyada değişen ve gelişen dijital teknoloji sayesinde filmlerin yenilenmesine ve uzun süreli korunmasına yönelik dijital restorasyon uygulamalarının yapılması mümkün oldu. Görsel-işitsel mirasın aynı zamanda ticari getirisi olan önemli bir endüstri ürünü olması ve büyük bir ekonomik değer ifade etmesi bu gelişmelerin önemli etkilerinden biridir. Sinematografik mirasın çağdaş tekniklerle yenilenerek gelecekte ulaşılabilir bir malzeme (film ve dijital) oluşturulması ve bu mirasın daha büyük kitlelere ulaşması dijital ortama aktarma çalışmalarının en önemli hedefidir. Sinema-TV Merkezi, kurulduğu ilk yıllardan itibaren teknolojik gelişmeleri yakından takip etmiş ve ülkemizde uygulanmasının, yaygınlaşmasının öncüsü olmuştur. Bugünde dünyada değişen ve gelişen dijital teknoloji sayesinde filmlerin yenilenmesine ve uzun süreli korunmasına yönelik dijital restorasyon uygulamalarını mümkün kılan çağdaş bir altyapı yine Sinema-TV Merkezi'nde kurulmuştur. Kurumda, 2009 yılından itibaren, Prof. Sami Şekeroğlu'nun büyük bir çaba, özveri, sorumlulukla derlediği ve günümüze dek koruduğu filmlerin dijital yöntemlerle restore edilme çalışmalarına başlanmıştır. Bu çalışmalar Prof. Şekeroğlu'nun yürütücülüğünde, benim de içinde bulunduğum bir kadro tarafından yapılmakta ve aynı zamanda bu alana konusunda uzman elemanlar yetiştirilmektedir. Dijital teknolojinin, kuşkusuz sinemanın her alanında olduğu gibi film arşivciliğinde de birçok olumlu ve olumsuz etkileri görülmüştür. Dijital ortamda birbirinden bağımsız ve farklı çok sayıda işlem yapılabilmektedir. Sadece görüntünün dijital ortama aktarılmasıyla ilgili alanlarda uzmanlaşma yeterli olmamakta aynı zamanda sayısal ortam dışında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Donanım ve yazılımları kullanmak, elektronik ve bilgisayar dilinden anlamak dijital teknoloji imkanlarıyla restorasyon yapmaya yetmez. Görüntü ve sesin onarılmasında, tekniğin yanı sıra estetik ve sosyolojik bilgi donanımına da ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu alanlarda uzmanlaşma çok önemlidir. Diğer bir konu da dijital teknolojinin yaygınlaşması sonucunda film malzemesinin yakın bir gelecekte artık üretilmeyecek olması ve film gösterimlerinin dijital yöntemlerle gerçekleşeceğidir. Bu durum, film arşivleri için önemli bir sorunu gündeme getirmektedir: Filmlerin derlenmesi. Filmlerin hangi dijital formatta ve nasıl arşivlenecekleri, ömürlerinin ne olacağı ve filmlere ulaşım sorularının cevabını bulmak zordur. FIAF'ın arşivcilikle ilgili önerdiği en doğru yöntem sinema ürünlerinin pelikül üzerinde korunup saklanması yönündedir. Çünkü sinemanın ilk yıllarında çekilmiş filmler yaklaşık 115 yıldan bu yana yaşamaktadır. Film malzemesinin hangi şartlarda nasıl bozulmalara uğrayacağını, bunun önüne geçmenin yollarını uzun yıllardır yaşanan deneyimler sonucu artık bilinmektedir. Dijital malzemenin kalıcılığı konusunda ise henüz bir varsayımda bulunmak mümkün değildir. Dijitalizasyon pahalı ve uzun süren bir işlemdir, gerekli alt yapının oluşturulması için büyük bir maddi kaynağa, yetişmiş uzman elamanlara ve en önemlisi zamana ihtiyaç vardır. Aslında dijitalizasyon, görsel mirasın korunmasında önemli bir imkandır. Ancak en önemlisi, sinematografik mirasın önemi konusunda toplumun bilinçlendirilmesi, devletin sürekli ve tutarlı kültür politikaları üretmesidir. Sinematografik mirasın korunması hepimizin ilgi ve sorumluluğudur. ANAHTAR KELİMELER: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-TV Merkezi, sinematografik miras, film arşivi, dijital teknoloji, koruma, yararlandırma, dijital restorasyon, yenileme.