Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Gravür ve seyahatnamelerde anıtsal yapılarıyla İstanbul (18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl)
Özet
Müslüman Doğu dünyası, Hıristiyan Batı için, başlangıçtan itibaren bir bilgi ve merak kaynağı olmuştur. Batı, kendisinden her yönüyle farklı olan Doğu ile ilgili köklü yargılarına Ortaçağ' da, Haçlı Seferleri sırasında varmıştır. Bin yıldan uzun bir süre Hıristiyan lığın en önemli merkezlerinden biri olarak kalan İstanbul'un Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilmesi, Batı'nın Doğu hakkındaki görüş ve tutumunda yeni bir dönem başlatmıştır. Tek başına bütün bir Doğu olarak kabul edilen Osmanlı İmparatorluğu, bir yandan Batı için bir endişe kaynağı haline gelirken, öte yandan Doğu 'ya duyulan ilgi ve. merakın artmasına neden olmuştur. 18. Yüzyıl 'a kadar Batı, Osmanlı İmparatorluğu 'nu, ticari ye politik amaçlarla imparatorluk topraklarına, özellikle de İstanbul'a gelen Avrupalıların yazdıkları seyahatnameler ve genellikle bu kitaplar içinde yeralan gravürler sayesinde tanımaya çalışmıştır. Seyahatname ve gravürlerdeki anlatımlar ve 18. Yüzyıl başından itibaren Osmanlı sarayından Batı 'ya gönderilmeye başlanan elçiler sayesinde, 18. Yüz yıl 'da, Fransa'dan başlayıp tüm Avrupa'ya yayılan, giyim-kuşam ve de korasyonda olduğu kadar edebiyat, tiyatro ve müziği de yakından etkileyen "Turquerie" modasının ortaya çıktığını görürüz. 18. Yüzyıl sonunda, Avrupa'nın Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu ' na bakışında yeni bir boyut oluşmaya başlamıştır. Sanayileşmekte olan güçlü Avrupa devletleri, büyük ölçüde kendi zenginlik ve güçlerini arttırmak amacıyla Doğu ile ilgili yeni politikalar üretmeye yönelmişler ve Doğu- IX - Oryantalizmle yeni bir akademik alanın deney objesi haline gelmiş tir. Bu dönemde, Doğu' nun Romantikler tarafından günlük yaşamın kati gerçeklerinden ve teknolojinin başdöndürücü ilerleyişinden bir kaçış alanı olarak sunulması, sıradan Avrupalıları da Doğu' ya çekme ye başlamıştır. İ8. Yüzyıl sonundan itibaren Doğu' ya yapılan yolculukların artmasında, yolculuk koşullarının düzelmesinin ve uygun şartlarda geniş bir kitleye hizmet verilebilmesinin de önemli 'rolü vardır.. Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul, hala Doğu'nun siyasi simgesi olma özeliğini korumaktadır. Ayrıca, Asya ve Afrika'ya giden yolların şehirden geçmesi ve Hıristiyanlığın ilk ve en önemli merkezlerinden biri olması nedeniyle, İstanbul, Doğu' ya giden Avrupalıların ilk durağıdır. Şehir, Avrupalının 'Doğu' olarak nitelendirdiği her ayrıntıya sahiptir ve bu özelliğiyle 'bütün Doğu 'nun özeti' gibidir. Ayrıca baş kent olması nedeniyle daha iyi koşullarda konaklaması olanağı sunmak tadır. Bütün bunlar, Doğu'yu görmek isteyen Avrupalılar için İstanbul' un tercih edilmesinde önemli rol oynamıştır. 18. Yüzyıl sonundan itibaren sayıları giderek artan gezgin ve sanatçılar, konumundan yönetimine değin İstanbul'un hemen her yönüyle ilgilenmişlerdir. Şehir, bu dönemde, gerçek bir Doğu şehri olmasının yanısıra pitoresk bir mekan olarak ta değerlendirilmeye başlanmıştır. Kendilerinden önce şehre gelenlerin tavsiyeleriyle, İstanbul'dan en güzel görüntüleri alabilecekleri yüksek yerlere giderler. Bu yerler arasında en favori olanlar Pera ve Galata' daki mezarlıklar, Eyüp, Beşiktaş, Üsküdar sırtları, Haliç ve Boğaz girişidir.- X - İstanbul'a 'Doğu kimliği' kazandıran niteliklerin başında kentin mimarisi gelmektedir. Avrupalılar hakkında daha önceden de bilgi sahibi oldukları anıtsal camileri ve Topkapı Sarayı 'nı içine alan, Tarihi Yarımada 'nın mimari dokusuyla yakından ilgilenmişlerdir. Tarihi Yarımada 'nın yanısıra Haliç ve Boğaziçi en çok anlatılan ve resimlenen bölgeler arasında yeralmaktadır. Özellikle Boğaziçi, 19. Yüzyıl başında ilginin odağı haline gelmiştir. Avrupalıları Boğaz' a hayran eden sebepler, doğa ile uyum içindeki mimarisi ve kendine özgü yaşam tarzı olmuştur. 18. Yüzyıl sonu ve 19. Yüzyıl 'a ait olan seyahatnameler ve büyük bölümü Pera'daki elçilerin himayesinde çalışan gravür sanatçılarının resimleri, bu dönem için bir belge değeri taşımaktadır. "Gravür ve Seyahatnamelerde Anıtsal Yapılarıyla İstanbul" (18. Yüzyıl sonu ve 19. Yüzyıl) başlıklı bu tezi çalışmanın temel amacı, sanat ve mimarlık tarihi açısından henüz bütünüyle çözümlenmemiş konularda, seyahatnameler deki anlatımlar ve gravürlerden belge olarak yararlanılıp yararlanılamayacağının belirlenmesidir. Çalışmanın sonucunda hem nitelik hem de sayıca son derece zengin olan bu malzemelerin belge olarak kullanılabileceği ortaya çıkmıştır. Özellikle fotoğrafın yaygınlaşmasından önce ortadan kalkmış olan yapılar sözkonusu olduğunda bu malzemeler belge olarak değeri daha da artmaktadır. Seyahatnameler'deki anlatımlar ve gravürlerden belge olarak yararlanılması konusunda son aşama, bunların, dönemin elyazmaları ve tarih belgeleri, Osmanlı tarihçelerinin anlatımları, yine aynı döneme ait desen, yağlıboya, suluboya ve haritalarla birlikte değerlendirilme-- XI - sidir. Yapılacak böyle bir çalışma, çok yakın geçmişimiz olmasına karşın kültür tarihimizin karanlıkta kalan 18. ve 19. Yüzyılları'nın büyük ölçüde günışığına çıkarılmasına olanak sağlayabilir.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/20.500.14124/4501https://kutuphane.msgsu.edu.tr/yordam/?p=1&alan=kunyeDemirbasKN_str&q=0044878