Abstract
Günümüzde, "çocuk" ve bununla ilgili kavramlar üzerinde önemle durulan bir konu halini
almıştır. Çocuğa yönelen bu ilgi sonucu, onların kendilerine has özellikleri ve buna bağlı bir
takım gereksinimleri bulunduğu anlaşılmıştır. Bundan sonra çocukların, sadece geleceğin
yetişkinleri olarak değil, başlı başına bir birey olarak değerli oldukları görüşünün öne çıkması,
20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nini, Birleşmiş Milletler tarafından
kabul edilmesine olanak sağlamıştır.
Tarihte, en fazla ilgi gören insan hakları belgesi niteliğini taşıyan Sözleşme, çocukların yüksek
yararının öncelikli olduğunu ilan etmektedir. Belge, çocukların sahip oldukları hakları
tanımlarken, bazı grupların özel olarak korunmaya gereksinim duyduğunu da bildirmektedir ki
bunlardan biri de çalışan çocuklardır. Çünkü, çocuk işçiliği, çocuğun sömürüsü ve
suistimalinin önemli bir kaynağıdır. Günümüzde çocuk işçiliği konusunda geçerli görüş,
çocukların emek piyasasından tamamen elemine edilmelerinin sağlanmasıdır. Ancak,
gelişmekte olan ülkelerde, kısa vadede bu hedefi gerçekleştirmek olanaklı değildir.
Türkiye, Sözleşme'yi, 23.12.1994 tarihinde onaylamış ve 1995 yılında iç hukukunun bir
parçası haline getirmiştir. Böylece, taraf devlet olarak, genelde çocukların, özelde de çalışan
çocukların haklarının etkin bir şekilde uygulanmasını sağlama yükümlülüğüne girmiştir.
Ülkede, çok sayıda çalışan çocuk olması . ve bunların üike koşulları gözönünde
bulundurulduğunda, çalışma yaşamından tümüyle çekilmesinin olanaklı olmaması, küçük
işçilerin çalışma yaşamı içinde korunması yönünde etkinliklerde bulunmayı öncelikli bir
zorunluluk haline getirmektedir. Bu nedenle, çocukların, çalışma koşullarınm ve iş yaşamında
karşılaştıkları güçlüklerin belirlenmesine gereksinim vardır.