Özet
Bu çalışma, görsel bir alan olan Plastik Sanatlar ile ilgili olmakla birlikte, sözcüklerle oluşturulmuş bir çalışmadır. Plastik Sanat Eserlerinin çevreden insanlara gönderdiği artistik ve görsel uyarılar, her türlü insan tarafından görsel olarak algılanmaktadır. Bu uyarıları, bilinç düzeyinde belli bir süreçten geçirdikten sonra, sözlü olarak tanımlamak, irdelemek ve sınıflandırmak asırlardır yapılmaktadır. Çünkü sözlü anlatım, insanın en önemli haberleşme olanaklarından biridir. Ancak yine de görsel bildirisi (mesajı) olan bir Plastik Sanat Eserinin karmaşık yapısının, başka bir anlatım dilinin kalıpları içine dökülmesi zorunluluğu, bu konudaki gerçek haberleşme açısından büyük kayıplara yol açmaktadır. Nitekim, bu sadece bugün bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve bu yüzden "estetik davranışların" sözcüklere dayanmayan ölçülerinin çıkarılması için deneyler yapılmaktadır.
Doğa içinde, insanın sürekli olarak alışveriş içinde olduğu ve duyu organları yolu ile algıladığı nesneler vardır. Psikologlar, her bir nesneyi bir uyarı kaynağı olarak görmektedirler. Estetik davranış üzerine yapılan çalışmaların 1860’larda G.T. Fechner ile başladığını söyleyebiliriz. Ondan sonra Gestalt ve psiko-analitik kuramlar, bugünün psiko-biyolojik çalışmalarına kadar önemli bir gelişme göstermiştir.
Bu bilimsel çalışmalara, her sanatçı ya da sanatla ilgili eğitim kurumu fazla ilgi göstermemiştir. Fakat ilgi gösterildiği yerlerde de çok olumlu sonuçlar alınmıştır. Bir örnek, 19. yüzyıldaki 'izlenimcilik akımıdır. İzlenimciler, çağdaşları olan rüküş Salon resmine karşı çıkarken, Chevreul ya da Fechner gibi bilim adamlarının yaptığı çalışmalardan bilinçli olarak yararlanmışlardır. Taze ve devrimci bir sanat çıkışı için her zaman yeni bir bilimsel temele gereksinim vardır. Bu, gerektiği oranda toplumsal bilimler de olabilir, fakat özgün çıkışlar için bu yaklaşım kaçınılmazdır.
Bauhaus okulunun kurucuları ve temel yürütücüleri, hem çağdaş teknolojiden yararlanmışlar, hem de o güne kadar gelmiş olan görsel sanatlarla ilgili bilimsel çalışmaları çok iyi izlemişlerdir. Matematik ve geometrinin en yeni kuralları, bir Gestalt kuramı, en yeni endüstriyel ve fiziksel renk uygulamaları, onlar için önder olmuştur. Anımsadığım kadarıyla, Josef Albers, Paul Klee’nin endüstriyel renk kataloglarını çok iyi bildiğini söylerdi. Ve arkasından şunu ilave ederdi: "Paul Klee, kendi sanatsal çalışmalarında bu renk bilgisini aşmasını bildi... bir daha dünyaya gelseydim, onun izinden giderdim."