Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Gözlemsel çözümsel yöntemle yeni düzen yeni biçim
Abstract
Üretim–Sanat Bağlantısında Tasarımcı
20. yüzyılda her şeyde sanat aranmıştır. Günümüzde, ilgi duyan herkes sanatla uğraşabilmektedir. Ne var ki, ters bir düşünceyle yola çıkılmadığı sürece, yapacağımız herhangi bir şeyin neye benzeyeceğine karar vermemiz gerekir. Ancak hareket noktası “piyasa” olmadıkça, mamul nesne gerçek anlamda “tasarım”dan başka bir şeydir.
Tasarımın asıl hareket noktası, nesnenin ne olacağı değil, ne yapacağının saptanmasıdır. Örneğin bardak, içi oyuk, çukur bir kaptır. Fakat göreceği iş, içindeki sıvıyı ağzımıza götürünceye kadarki sürede onu korumaktır. Sonra ya yıkanacak ya da çöpe atılacaktır. Burada tasarımın görevi ve niteliği nedir?
Bir tasarımcı, kendi sorunlarını kafasında; seçmiş olduğu ya da kendisinin seçmediği malzeme ve araçlara göre düzenler. Duygu algılamasıyla yola çıkmış olabilir. Çoğu kez varacağı sonucu önceden saptamış da değildir. Gerçekten yaratma olayı tam bir bilinçlilik taşımayabilir. Bu nedenle açıklanabilmesi güçtür.
Aslında Thomas Edison’un sahip bulunduğu engin deneysel yetkinliğe bağlı buluşları ile sanatçının sonsuz sevincine kaynak olan yaratmasındaki olgu aynı paralelliği taşımaktadır. Örneğin, akkor haline gelerek ışık verebilen lamba flaman malzemesini bulmak için yaptığı araştırmalar ve uğraşları sırasında Edison’un eylemi bir tasarım idi. Newton’un başına düşen elmanın yerçekimini bulmasını sağlaması gibi keşifler, yıllarca ve sabırla sürdürülen çalışmalardan sonra mümkün olabilmektedir.
Bütün bu gelişmelerin gerilerde elem veren bir başlıkla yükseldiği görülmektedir. Oysa sanat eseri, kendi nesnel olgusundan daha fazlasını; durumların kendi boyutları içinde ve geniş bir süreçle verir bize. Fakat bu boyutlar, insanın etkilenişiyle yayılıp genişleyebileceği kadar çarpıcı bir şekilde büyüyebilir.
Yarar amaçlanmış bir buluşun sürekli üretilmesiyle sanat ilişkileri arasındaki bağlantı bir döngü görünümüne bürünmektedir. Yani sanat, sürekli üretimdeki rolünü oynarken; itici ve sürekli üretim koşullarının sanatçıya olan etkileri de sanatta itici olmaktadır. Bu arada eğilimler farklılaşabilir, üretici makineler başkalaşabilir, toplumun gereksinmeleri değişebilir. Ama bütün bunların ortak çizgisi nerededir, hangi özellikler bunlardan soyutlanamaz?
Bu soruya karşılık; her ne kadar daha zengin yaşama istemi, üretimde her gün başkalaştırdığı estetik değerler durumuna düşürülmekte olsa da, renk, ton, çizgi, oran, doku gibi soyut öğeler ve günün zevki bu ortak çizgide toplanmaktadır.
İnsan, kendi çevresine şimdi çok daha geniş alanlarda biçim verebilmekte, binlerce başka insanın yaşamını biçimlendirmektedir. Kullanılmakta olan endüstriyel üretim sistemleri, bireysel tercihleri sürekli üretim için bir araya getirebilir, üretir ve tüm yaşamımızda etkili olabilir.
Bu nedenle tasarım olgusunu, sanatçılığın rastgele ilham etmediği; fakat hepimizin doğrudan sorumlusu bulunduğumuz bir olgu gibi görmemiz gerekir. Tasarım, tümüyle çevremizdeki nesnelerin görünüşlerini biçimlendirmek değil, aynı zamanda yaşayışımızı şekillendirmektir.
Demek oluyor ki, bir düşüncenin bilinçli olarak özgün biçime aktarılabilmesi ve kişisel yorumun kendine özgü niteliğini kazanabilmesinde, bu ortak çizgiyi oluşturan ana ilke ve öğelerin benimsenebilmesi, özümsenebilmesi, somut önerilere dönüştürülebilmesi tasarımcının ilk eğitsel yükümlülüğü olmalıdır.
İşte bu yüzden, Mesleki Temel Sanat Eğitimi de ağırlıklı olarak bu amacı programlamalıdır.
Collections
- Kitaplar [934]