Özet
Desende kullanılan farklı materyallerin, farklı yorumlarını dönemsel olarak ele alıp tespit etmeye çalışmak bu eser metninin esas amacıdır. Desen, grafiksel malzemelerin karakterini barındırır ve çizginin fonksiyonelliği üzerine kuruludur. Kurşunkalem, mürekkep, tarama ucu, conte-crayon, füzen, sanguine gibi desen materyalleri, uygulandıkları yüzeylerde, ressamın gerçekliği yorumlamasını, ilk hesaplaşmasını sağladığı, gün yüzüne çıkardığı araçlardır. Resim sanatında çizme eyleminin temeli, basit konturlarla görünür şekilde ifade ederek başlar. Desende kullanılan çizginin doğada bulunmayışı, güçlü bir soyutlamayı beraberinde getirir. Bir yüzey üzerinde, doğada gerçekte var olmayan çizgi yardımıyla figür, nesne, mekân düzeni temsil edilip yeniden düzenlenir. Heykeltıraş Rodin "benim desenlerim, düşünce kıvılcımlarının ürünüdür." der. Çizgisel desen dışında çizgi artı modle deseni ve tonal desen diğer desen türleridir. Çizgi, desenin mutlak ve temel elemanıdır. Sınırları belirlenmiş bir siluetin içerisinde yer alan ton, biçime katkı sağlamış olsa da Gotik dönemden Barok döneme kadar çizgisel desen tavrı süregelmiştir. Barokla gelen ve açık koyu zıtlığından doğan tonal desen, kullanılan farklı materyallerle birlikte çeşitliliği beraberinde getirmiştir. 19. ve 20. yy resim sanatında desenin materyalleri üzerinden Batı sanatı ekseninde incelenmesi, öncesindeki sürece bakmayı da gerektirir. Sanayi Devrimi'nin ardından, akımlar ve ressamların eğilimleri, desende edindikleri sorunlara yansır ve nasıl bir yol izledikleri gözlemlenebilir. Desenin ele alınış biçimine, malzemenin ne şekilde kullanıldığına, kompozisyonun altyapısını oluşturmak amacıyla yapılmasına bakılarak sınırları belirlenebilir. Desen boya ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, yapılacak bir resmin kompozisyonuna karar verme aşamalarında, ressamın desen serüvenini nasıl yaşadığına bakmak gerekir. 20. yüzyılda teknik ve malzeme olanaklarının sınır tanımaz kullanımı, desenin geleneksel sınırlarını genişletmiş, sağladığı pratiklerle alanının genişlemesine neden olsa da, formu oluşturan temel plastik kavramların (çizgi, ton, açık-koyu vb.) geçerliliğinin değişmediği gerçeğiyle karşılaşırız.