Abstract
Türkiye’de 1930’larda yazılmış adab-ı muaşeret kitapları içinde kent yaşamının düzenlenmesine ilişkin birçok nasihate rastlamak mümkündür. Bu öğütler bu dönemde kamusal alanın nasıl hayal edildiğine dair ipuçları da içermektedir. Bu kaynaklarda kent, farklı deneyimlerin yaşandığı bir karşılaşma mekânından çok, akılcı bir düzen içinde şekillendirilecek bir alan olarak görülür. Kamusal alan da farklı kimliklerin sergilendiği bir sahneden çok, makbul ve medeni davranış kodlarına göre intizam içinde boy göstermek gereken bir sınav kürsüsü gibidir. Sınıfların karşılaştığı bir alan olarak sokakta ya da taşıt araçlarında, her davranış, uçlardan kaçınan, akılcı bir ortalamaya göre düzenlenmelidir. Kent yaşamında adab-ı muaşereti sergileyen en temel göstergelerden biri de kadınların nasıl davrandığıdır. Kadın hem modernliği sergileyecek şekilde kent yaşamına katılmalı hem de namusla özdeşleşen millî kimliğin taşıyıcısı olarak, taciz karşısında dahi kontrollü olabilmelidir. Ancak bu dönem kitaplarında yine de belli bir tartışma alanına ve farklı seslere de rastlamak mümkündür.
The books of good manners and etiquette written in the 1930s Turkey have many suggestions regarding the organization of urban life. These recommendations also include clues about how the public sphere is imagined in this period. In these sources, the city is seen as an area to be shaped in a rational order, rather than a space of encounters for different experiences. The public sphere is more like a classroom, where civilized codes must be displayed, rather than a scene in which different identities are exhibited. As a field where different classes encounter, in the streets or public transport, every behavior must be arranged according to a reasonable moderate, to avoid extremes. How women behave is one of the most essential indicators of good manners in the city life. The woman should participate in the urban life in a way to exhibit modernity; however, as the carrier of the national identity which is identified with honor, they should also be able to control themselves, even in the face of harassment. However, it’s still possible to see a certain discussion grounds and alternative voices in the books published in this period.