Özet
Şiddet kavramı oldukça geniş bir yayılıma ve bir o kadar geniş bir açılıma sahip olması bakımından siyaset felsefesi alanında yapılabilecek bir çalışmada verimli sonuçlar elde edebilmek için merkeze alınabilecek anahtar kavramlardan biri olarak görülebilir. Bununla birlikte, şiddetin neliğine ve şiddet sorununun çözümüne ilişkin isabetli çıkarımlara ulaşabilmek için şiddet kavramına doğrudan değil de gerekçelendirilmiş bir perspektiften bakılmalı, özenle belirlenmiş bir stratejiyle yaklaşılmalıdır. Bu bağlamda, ilgili literatürde şiddetin, özellikle 19. yüzyıldan itibaren bir problematik olarak görülüp yoğun bir biçimde irdelenmiş olan tarihle ilişkilendirilerek ele alındığı çalışmaların bulunmamasının bir eksiklik olduğu söylenebilir. Bu eksikliği gidermeye yönelik olarak şiddet-tarih ilişkisi analizine dayalı bu çalışmanın stratejisi şiddet ve tarihi, hem şiddete bizzat tanıklık etmiş hem de şiddet ve tarih üzerine görüşler ortaya koymuş iki 20. yüzyıl düşünürü olan Hannah Arendt ve Walter Benjamin'in eserleri üzerinden ilişkilendirmektir. Bu çerçevede H. Arendt ve W. Benjamin'in şiddet-tarih arasında nasıl bir ilişki kurduklarının ayrı ayrı açığa çıkarılarak karşılaştırılmasını içeren bu çalışmanın amacı; bu yolla Arendt ve Benjamin'in şiddetsizliğin olanağına ilişkin katkılarını sorgulamaktır. Bu amaç aynı zamanda iki düşünürün ortaya koyduğu şiddeti dışarıda bırakan yeni tarih anlayışlarının siyasi başta olmak üzere hukuki ve ahlaki açılımlarının çözümlenerek değerlendirilmesini de kapsamaktadır. Bütün bu çabanın sonucunda şiddet sorununun şiddet ve tarihi bir gören mevcut tarih anlayışının yerine şiddeti dışarıda bırakan yeni bir tarih anlayışı konulmasıyla çözülebileceğini ileri süren Arendt ve Benjamin'in büyük oranda benzerlik gösterdiği anlaşılan şiddet-tarih ilişkisi argümanlarıyla şiddetsizliğin, bir anlamda şiddetten arındırılmış bir siyasetin olanağına ilişkin hala değerini koruyan görüşler ortaya koydukları kanaatine varılmıştır. Buna ek olarak dolaylı şiddeti başarılı bir biçimde çözümleyerek şiddetin doğasını daha anlaşılır hale getirdikleri görülen iki düşünürün bireye tarihin yapanı olmanın, dolayısıyla özgürlüğün yolunu gösterdikleri, tarih alanına ereksel ve metodolojik, demokrasiye geliştirici katkılarda bulundukları fikri ön plana çıkmıştır. Son olarak Arendt ve Benjamin'in hukuku, teoride meşruiyetini borçlu olduğu adalete yaklaştırıcı nitelikte etkili bir girişimde bulundukları görülmüş, bu çabanın da hukuk-adalet ilişkisine yeni bir bakış açısıyla yaklaşmanın imkanını yarattığı ileri sürülmüştür. Anahtar Kelimeler: Hannah Arendt, Walter Benjamin, şiddet, gewalt, tarih, siyaset, hukuk, iktidar.