Abstract
Bu çalışma Antonio Gramscinin geliştirdiği praksis felsefesindeki siyaset ile felsefe özdeşliği prensibi ve ondan yola çıkarak biçimlenen devlet kavrayışı üzerinedir. Çalışmada Gramscinin felsefe ve tarih arasındaki ilişkiyle ilgili olarak öne sürdüğü yeni kavrayış, onun kendi teorisini üzerine inşa ettiği Karl Marx, Antonio Labriola ve Benedetto Crocenin felsefe ve tarih teorileri ile bir arada ele alınmıştır. Gramscinin praksis felsefesinin temelinde spesifik olarak üç özdeşlik yer alır. Bunlardan ilki kökenini Feuerbach üzerine onbirinci tezde bulan felsefe ve siyaset özdeşliğidir. İkincisi yapının, bir tarihsel blok oluşturacak şekilde üstyapılarla özdeşleşmesidir ve Antonio Labriolanın fikirleri vasıtasıyla geliştirilmiştir. Üçüncüsü devlet içerisinde gerçekleşen siyasal toplum ve sivil toplumun özdeşliğidir ve Crocenin etik devlet kavramının geliştirilmesini ifade eder. Bu devlet kavrayışı ondokuzuncu yüzyıldan başlayarak egemenliğin hükümet aygıtındansa, sivil toplumun özel alanında daha fazla ifade bulması fenomenine referansla oluşturulmuştur. Burjuvazinin tarihe getirdiği yenilik budur; siyasal toplumdaki egemenliğin sivil toplumda yaratılan boyun eğme iradesiyle korunması. Bu fenomenin bir yönü de egemen fikirlerin felsefeci olmayanların felsefeleriyle özdeşleşmesidir. Dolayısıyla gelişkin ve örgütlü bir sivil toplumun olduğu Batıda uygun devrimci strateji, parti önderliği ve yığınlar arasında karşılıklı pedagojik bir ilişkiyi temel almak zorundadır. Bu sayede sivil toplumda burjuvazininkine karşıt bir örgütsel faaliyet gerçekleştirilecektir.