Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
SAF AKLIN ELEŞTİRİSİ'NDE MANTIK VE MANTIKSAL UZAY
Özet
Bu yazı, felsefe tarihi boyunca mantık ile ontoloji arasında kurulan ilişkinin Immanuel Kant'ta nasıl bir seyir izlediğini, Kant'ın geleneksel metafizik anlayışının etkisi altındayken mantık ile ontoloji arasında kurduğu ilişkinin Saf Aklın Eleştirisi döneminde nasıl radikal bir dönüşüme uğradığını, bu dönüşümün de 'mantıksal uzay', 'bütünlük', Tanrı meselelerinin transandantal felsefe perspektifinden ele alınmasıyla nasıl köklü bir metafizik eleştirisine dönüştüğünü konu almaktadır. Kant kritik öncesi dönemde varlık ilkeleriyle mantık ilkelerinin birlikte düşünüldüğü ve aynı gerçeklik düzleminde görülmesi anlayışının Leibnizci versiyonuna bağlıdır. Bu çerçevede çelişmezlik ve yeter sebep ilkesi sadece düşünmenin değil, varlığın da en yüksek ilkesi olarak kabul edilmektedir. Kritik öncesi döneminde Kant, 'bütün'den ('tüm'den), 'bütünlük'ten söz ederken bunu, kritik dönem sonrası ele alacağı gibi transandantal bir perspektiften değil, varlığın kendisinden, varlığın Tanrı ile olan gerçek bağlantısından söz etme anlamında yapıyordu. Saf Aklın Eleştirisi ile bu geleneksel anlayış tümüyle sona ermiştir. Kant, transandantal mantık anlayışıyla, akıl yetisi yönünden 'koşulsuz olan' ve 'bütünlük' kavramlarıyla, kavrama yetisi yönünden tümlük (kendisi bu terimi kullanmasa da 'mantıksal uzay') anlayışını yeniden konumlandırarak, geleneksel metafiziğin mantık ile ontoloji arasında kurduğu sıkı bağı çözmüştür. Kant, olguların bütünlüğünden söz ederken olgusal olana ait bir şey söylemediğini, ama aklın olgusal olana yaklaşma biçiminin bu olduğunu söylemektedir. 'Olguların bütünü' hakkında bu düzeyde konuşmak transandantal düzeyde konuşmaktır. Ama 'olgular bütünü' üzerine konuşmayı genel mantık açısından yürüttüğümüzde antinomilere sürüklenmemiz kaçınılmazdır. Özetle 'olgular bütünü' hakkında konuşmak olgular üzerine konuşmak değil, 'ben'in ve aklın faaliyeti üzerine konuşmaktır. Tüm bir 'mevcudiyet metafiziği' eleştirisi de burada saklıdır. The present paper addresses how the relationship, which is established between logic and ontology throughout the history of philosophy, is responded by Kant, and how it is radically transformed during the period of the Critique of Pure Reason. In pre-critical period, Kant adheres to the Leibnizian version of the conception which considers the principles of being and the principles of logic together and on the same level. In this version, the principle of non-contradiction and the principle of sufficient reason were considered not only as the supreme principles of thought but also of being. In the pre-critical period, when Kant talks about 'allness' and 'totality' he addresses them as being in itself, in the sense that being has real connections with God. In the Critique of Pure Reason, this perspective totally changed. In his conception of transcendental logic, Kant disconnects the strong link that the traditional metaphysics established between logic and ontology by reframing the 'unconditional' and 'totality' in the reason and allness (or 'logical space') in the understanding. Kant states that when he talks about totality of the facts he does not talk about reality in itself but about the way, the reason conceives reality. To talk about 'totality of facts' at this level is to talk about them at the transcendental level. When we talk about 'totality of facts' in terms of general logic, falling in antinomies is inevitable. In sum, to talk about 'totality of facts' is not talking on the facts, it is talking about the 'I' and the acts of the reason. It is here the whole critique of 'the metaphysics of presence' is embedded.
Kaynak
Felsefi Düşün - Akademik Felsefe DergisiSayı
7Koleksiyonlar
- TRDizin [802]