Abstract
İnsan kendini fark ettiği günden bugüne, neden-nedensellik ilişkileri içinde cinselliğini tanımlamaya ve de cinsellikle birlikte yaşamına yön vermeye çalışmıştır. Kültürel yapılanmayla ve inanç biçimleriyle şekillenen cinsellik, bazen tabu ve totem yasaları, bazen de ahlak ve din kuralarıyla çerçeveler içine alınmıştır. Yani yaşamın merkezinde daima cinsellik yer almıştır. Sanat da, insanın hayatında kültürel yapılanma içinde yer aldığından cinsellikten payını oldukça fazla almıştır. Cinselliğin ve erotizmin sanata yansımasını en genel ifadeyle biçimlendirdiğimizde, insan bedeninin en çok da kadın bedeninin kullanıldığı görülmektedir. Çıplaklığın erotik alan sınırı pornografiye dayanmaktadır. Ar ve edep duygularına zarar vermesi açısından uygunluğu, müstehcen olma durumu ile karşılık bulmasına rağmen müstehcenin bir tarihsel tutarlılığı bulunmamaktadır. Bedenlerin sanat alanları üzerinde kıvrılıp bükülmesi, biçimlenmesi sanatçıda doyumsuzluğa, tatmini imkansız bir histerik arzuya ve de sürekli yeni arayışlara neden olmuştur. 20. Yüzyıl ile birlikte yaşanan cinsel patlama, sanatı büsbütün etkileyerek sanatçının kimliğini de protestocu bir nitelik eklemiştir. Benlik savaşı haline gelen sanat, metalaşmış bedenlerin sunduğu mekanik erotizmde doyumsuzlukların ve yalnızlıkların yaşanmasına neden olmuştur. Ben ve öteki-ben arasındaki uçurumlar artarken cinsel sapkınlıklar ve fetişizm sanatçının yeni imgeleri olmuştur. 20. Yüzyılda cinsellik ve erotizm Eros'un okunun ucundaki Afrodit'in vaat ettiği şehveti sunmakta, şiddetin, fetişizmin ve metalaşmış bedenlerin sunduğu başkaldırının ve var olan ahlakın tersinlenmesi şeklinde sanatçının eserlerinde anlam bulmaya çalış-maktadır. Metalaşmış bedenin görsel olan her alanda kullanılmasıyla birlikte sanatçılar da cinsellin dozunu artırmış ve bunu popüler kültürün yansımaları olarak izleyiciye sunmuştur.20. Yüzyılda değişen sadece sanatçılar değildir. Alıcının da beklentileri artmıştır. Çünkü çevresini kaplayan görüntülerin büyük çoğunluğunda cinsellik bulunmaktadır. Reklam ve medyatik ürünler, mükemmel cinselliği vaat ederken gelişen Internet ağıyla da alıcı sürekli görsel dünyanın kirliğine maruz kalmaktadır. Sürekli devinim halindeki toplum, bireylere farklı zevkleri ve beğenileri yüklerken sanat da bu anlamda kendine yeni sınırlar açmıştır. Sınırsızlığın sınırı bir anlamda cinsel sapkınlıkların sanat alanında kabulüne neden olmuştur. Doyuma ulaşmaya çalışan bedenler sanatçının da içinde bulunduğu kompozisyonlarda cinsel özgürlüğü kutsallaştırırken , tüketilebilen bedenler meta aracı olmaktan kurtulamamıştır. Sanatta özgürleşen beden aslında onu azat eden kültürün sonucudur. 20. Yüzyıl da bu anlamda ahlakın ve kuralların çeşitli hareketler sonucunda sorgulanması ve değiştirilmesiyle bir cinsellik yüzyılı olmuştur. Sanat da bu değişimin soluğunda çıplak bedenlerin erotik hazlarında kendine dönüş yollarını aramaktadır ve de aramaya devam edecektir.