Abstract
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan demokratik dans kavramının, sonuca yönelik olmaması ve sürecin öncelenmesi ile dansçı, sabit ideal beden sınırlamalarından özgürleşmiştir. Tek bir vücut tipi gerekliliğini reddeden bu yaklaşım, her bireyin farklı yatkınlıklar ve zayıflıklar ile birlikte farklı karakterleri olduğu, bu kendine özgü parametrelerin de ölçünün, kişinin kendisine özgü olması gerektiğini öne süren Aristoteles'in "Altın Ortalama" kavramını akla getirir. Bu noktada ideal bedene olan yaklaşım, ilişkisel ve karşılaştırmalı bir husus olmaktan çıkar. 1990'larda somutlaşan yeni koreografi anlayışıyla beraber, Foster'ın "kiralanmış beden" olarak tanımladığı bedenin ortaya çıkması ile dansçıdan bir tekniğe bağlı olarak oluşturduğu mükemmel beden değil, çeşitli tekniklerin birleşiminden oluşan, "ortalamanın mükemmeliyetini" muhafaza eden beden talep edilir. Dansçı bedenden talep edilenler gibi bir danstan beklenenler de dansın saraylarda icrasından beri yüzyıllar boyu değişim göstermiştir. Dansta ortalama olan, kimi zaman hem estetik hem de etik olarak hedeflenmiş, kimi zaman ise söylemin gösterilmesi için görünür kılınmıştır. Hem politik etik hem de artistik etik bakımından sanata ve hayata bakışımı berraklaştıran bir kavram olarak ortalamanın, hayatın tüm aşamalarından reddine ilişkin bir tavır ile imkansız mükemmelin hedeflenmesi ve arzulanması üzerine kurulan kapitalist sistemdeki kişisel deneyimlerim, "It's OK!" adlı eserin yaratım sürecinde girmeme neden olmuştur. Bu sürecin sonunda ise ortaya çıkan sonuç, ortalama olana kucak açan ve ortalama olanı etik bir duruş olarak benimseyen bir dans performansıdır.