Abstract
1886 yılında Samsun'da doğan Hüseyin Avni Lifij, erken yaşta kendi yeteneği sayesinde Abdülmecid Efendi'nin dikkatini çekmiş ve bu sayede Paris'te Ecole des Baux-Arts'da akademik bir resim eğitimi almıştır. Paris'te okuduğu yıllarda sadece aldığı eğitimle yetinmemiş, Sembolizm, Empresyonizm gibi farklı sanat akımlarına da ilgi duymuştur. Yurda döndükten sonra farklı farklı tekniklerle gerçekleştirdiği çalışmalarında 1914 Kuşağı'ndan farklı olarak sembolist öğeler kullanmış, almış olduğu siparişlerde büyük boyutlu dekoratif resimler yapmıştır. İstanbul sanat ortamında gerçekleşen, Galatasaraylılar Yurdu Resim Sergisi, Şişli Atölyesi ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti gibi sanat etkinliklerinde yer almıştır. Yapmış olduğu resimler dışında sanatçı gazetelerde yazmış olduğu sanat yazılarıyla da yaşadığı dönemde İstanbul sanat ortamına katkılarda bulunmuştur. Özellikle Abdülmecid Efendi ile kurmuş oldukları dostluk Türk Resmi'ne saray geleneklerinin resmedildiği tarihi bir mirasın kalmasına vesile olmuştur. Sanatçının mizacının izlerini görebileceğimiz resimlerinde renklerle ve temalarla hüzünlü ve düşleri anımsatan bir atmosfer görülmektedir. Bu durum onu döneminin sanatçılarından farklı olarak edebiyatla da ilişkilendirmemizi sağlamaktadır. Özellikle 19. yüzyılın sonuna doğru Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiş Edebiyat-ı Cedîde veya diğer bir adıyla Servet-i Fünûn ve 20. yüzyılın başında faaliyet gösteren Fecr-i Âti edebiyatı ve edebiyatçılarıyla Lifij arasında gerek mizaçlarıyla gerekse ele aldıkları temalarla ortak bir duyuş ve hissediş birliği vardır. Nitekim resme büyük bir ilgi duyan Edebiyat-ı Cedîde ve Fecr-i Âti yazarlarının eserlerinde her zaman bir ressamın bakışı, Avni Lifij'in resimlerinde de her zaman bir şairin duyarlılığı ve melankolisi hissedilmiştir. Bu sebeple bir ressam olarak Hüseyin Avni Lifij, Türk Resim Tarihi'nde ve 1914 Kuşağı içerisinde resimlerindeki şiirsellikle anılagelmiştir.