Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Sinemada kültürel mirasın korunması ve devletlerin tutumu
Abstract
Sinematografik mirasın korunması alanında izlenen bilimsel yöntemler ve politikaları inceleyen bu çalışma kapsamında sinemanın bir sanat ve toplumsal tarihe ışık tutan bir belge olarak değerinin, diğer sanat dallarına göre daha geç anlaşılmasının nedenleri sorgulanmış; dünyada ilk film arşivlerinin tarihçesi, Türkiye'de film arşivciliğinin gelişimi, ülkemizde ve dünyada sinematografik mirasın korunmasında karşılaşılan güçlükler ve oluşturulan politikalar ele alınmıştır. Keşfinin hemen ardından, insanlık tarihini belgeleyecek, coğrafi sınırları ve kültürler arası farkları aşacak yeni aracın sinema olduğu sezinlenmesine karşın, filmler, 17. yüzyıldan bu yana kütüphaneler, müzelerde saklanan belgeler ve sanat eserleri gibi koruma altına alınmamıştır. Sinemanın keşfi, görüntüye hareket kazandırma merakı ve bilimsel denemelere dayansa da; asıl çıkışı, filmlerin popüler bir eğlence aracı olarak ticari gösterimleriyle olmuştur ve sinematografik eserlerin değeri ticari başanlanyla ölçülmüştür. Bu bakış açısı nedeniyle, sinemanın tarihe ve toplumsal yaşama ışık tutan bir sanat olarak değerlendirilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekmiştir. 1910 yıllarında, sinemanın ticari potansiyelinin fârkedilmesiyle, Lumiere Kardeşler, Türkiye'de dahil olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine, kameramanlar göndermiş ve birçok aktüalite filmi çekilmiştir. Bu filmler, sinemanın tarihi belgeleyebilecek bir araç olduğu ve saklanması gerektiği düşüncesini doğurmuş; ancak, o yıllarda, bir tartışmadan öteye gidememiştir. 1930'larda, sinemaya sesin gelmesi; sessiz filmlerin yapımcıları tarafindan artık kazanç sağlamayacağı gerekçesiyle yokedilmelerine yol açmıştır. 7. sanatın eserlerine, resim, heykel gibi diğer sanat dallarından ayrı tutularak, hakettiği değerin verilmemesi karşısında, idealist sinema tutkunları, bireysel çabalarıyla ilk film arşivlerini kurmuştur. Bu girişimler sayesinde, sinemanın bir sanat ve ulusalDC belleğimizin önemli bir bölümü olarak korunması, dolayısıyla gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmıştır. 1938 yılında, dünyadaki ilk film arşivlerinden olan Reichsfilmarchiv (Almanya), British Film Institute Ulusal Film Arşivi (İngiltere), New York Modern Sanatlar Müzesi Film Arşivi (Amerika), Cinematheque Française (Fransa), film arşivciliği ve sinematografik mirasın korunması yolunda daha sistemli ortak çalışmalar yürütebilmek için Uluslararası Film Arşivleri Federasyonu'nu (FIAF) kurmuşlardır. FIAF bünyesinde, kongrelerde ve çeşitli komisyonlarda yapılan çalışmalarla, meslek ilke ve kuralları belirlenmiş; film arşivciliğinin sorunlarına çözüm yollan aranmıştır. Ancak arşivcilerin, alanın geliştirilmesine yönelik tüm çabalan, sinematografik eserlerde sürekliliğin sağlanması için yetersiz kalmıştır. Kesin bir istatistik yapılamamakla birlikte, 1950 öncesi üretilen filmlerin büyük bir bölümünün yokolduğu sanılmaktadır. Filmlerin kimyasal özelliklerinden kaynaklanan sorunlar, film arşivlerinin bilimsel yöntemlerle aşamadıkları bir kısırdöngüye dönüşmüş; bu da, sinematografik mirasta büyük kayıplar verilmesine yol açmıştır. Film malzemesi üretilirken yapısında bulunan asit, zaman içinde ısı ve nem gibi dış etkenlerin de rol oynamasryla kimyasal çözülmeye neden olmaktadır. Araştırmalar, filmlerde görülen bozulmanın geri döndürülemez nitelikte olduğunu göstermiştir. Aynca, 1950 öncesi üretilen, nitrat tabanlı filmler, yine yapılarında bulunan kimyasal maddeler nedeniyle parlayıcı özellik taşımaktadır. Yanar tabanlı olarak da adlandırılan bu filmlerin arşivlerde saklanması önemli bir sorun olmuş ve dünyada büyük mal ve can kayıplarına yol açan birçok yangın yaşanmıştır. Arşivlerde yaşanan bu sorunlar, filmlerin niceliğine karşın bütçe ve uzman sayısının yetersiz kalmasından ötürü katlanarak artmış ve tüm dünyada sinematografik miras yokolma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Günümüzde, film arşivcileri tüm bu elverişsiz koşullan aşmak için çabalarken; dünyada sinematografik mirasa olan talep artmıştır. Filmlerin televizyongibi araçlarla yayınlanabilmesi, yalnız salonlarda değil VCD, DVD gibi formatlarda evlerde de izlenebilmesi, kısaca dağıtımının ve çoğaltma yöntemlerinin çeşitlenmesi ticari potansiyeline de yansımıştır. Böylece, sinematografik mirasm korunması, uluslararası platformda tartışılan bir dünya meselesi haline gelmiştir. 2001 yılında, Avrupa Devletleri, hukuksal ve kurumsal anlamda ortak bir davranışın hedeflendiği Avrupa Birliği'yle entegrasyon çalışmaları sürecinde, ulusal sinema mirasının gelecek kuşaklara aktarılması için en geçerli yol olarak görülen Avrupa Birliği Anlaşması' m imzalamıştır. Anlaşmaya göre, her ülkede üretilen tüm filmler, tek bir kurumda yasal yaptırımla toplanacaktır. Avrupa Anlaşması'yla, film arşivciliği tarihinde, 1930'lu yılardan bu yana, gönüllü olarak sürdürülen derleme çalışmalarının dışında "zorunlu ya da yasal derleme" olarak adlandırılan yeni bir kavram ortaya atılmış; ancak yasa temel prensipleri açısından, gönüllü derlemeye farklı bir yaklaşım getirmemiştir. Hatta, derlenecek materyalin türü ve kapsamı birçok ülkede, yasanın doğasına aykırı uygulamalara yol açmıştır. Oysa, film arşivciliğinin kurumsallaştığı ilk yıllardan bu yana, bu alanda belli bir birikime sahip gönüllü derleme kurumlarınca, sinematografik mirasın korunması sağlanmış ve bu kurumlar sayesinde 7. sanatın eserleri bugüne aktarılmıştır. Türkiye'de de, 1960'lı yılların başından itibaren, sinematografik eserler, Prof. Sami Şekeroğlu'nun kişisel girişimiyle gönüllü olarak koruma altına alınmış ve ülkemizin ilk film arşivi olan Kulüp Sinema 7 çatısı altında, ilk defa bilimsel yöntemlerle gelecek kuşaklara aktarılmak üzere saklanmıştır. Ulusal sinema mirası korunurken aynı zamanda Türk sinemasının geliştirilmesi ve geleceğinin hazırlanmasına yönelik kapsamlı ve bilinçli olarak tasarlanmış bir program yürütülmüştür. Böylece, ülkemizin ilk üniversiter düzeyde sinema eğitimi, ilk sinema müzesi'nin temelleri yine, ilk sinema kulübü olan Kulüp Sinema 7'de atılmıştır. Günümüzde, arşivlerde yaşanan uzman sayısının yetersizliği, maddi olanaksızlıklar gibi sorunlar, sinema sektörüyle işbirliğine gidilmesini ve DevletXI politikaları oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak burada, altı çizilmesi gereken nokta, sanat eserlerinin geleceğinin, siyasi eğilimlerle belirlenmemesi gerektiğidir. Nitekim, ülkemizde ve dünyada, hükümetlerle birlikte değişen siyasi ideolojiler, sinematografik mirasta önemli kayıplar verilmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, kültür politikalarının, yaşanan deneyimlerden yola çıkarak, alanın uzmanlarınca hazırlanacak koruma stratejilerine dayandırılması en geçerli yol olarak görünmektedir. ANAHTAR SÖZCÜKLER: Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon Merkezi, sinematografik miras, film arşivi, koruma, yararlandırma, fikri haklar, zorunlu derleme, gönüllü derleme, nitrat film.