Özet
Günümüzde yerleşik norm ve biçimlerle güçlü bağı olanlar ile süregiden koşulları yok sayan ve saptıranlar arasındaki yaygın gerilim, bugüne değin birbirinden farklılıkları olduğu ileri sürülenlerin kendileri için a priori belirlenen sınırları aşarak disimetrik birliktelikler geliştirmesi üzerinde temellenmektedir. Bu araştırmada gündelik hayatta yaşanan bu mücadele, yenilikleri ortaya çıkarması açısından bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmektedir. `Toplum' anlayışı ile politika üretim sürecinin işlemesine kaynak teşkil eden toplumbilim yaklaşımlarının gündelik pratikleri niteliksiz olarak değerlendirmesi nedeniyle de toplumbilimin kendisi sorunsallaştırılmıştır. Sorunsallaştırma, merkez / çevre, mikro / makro, birey / toplum gibi ikili karşıtlıklara dayanan kartezyen ayrım aşılarak gerçekleştirilmiştir. Böylelikle mikro ve çevrede bir gündelik pratik olarak değerlendirilen yemek ile makro ve merkezde sorunlar olarak değerlendirilen göç ve toplumbilim, gündelikliği oluşturan unsurlardan biri olan tüketim güdümündeki liberal ekonomi ve politikalar bağlamında birbirleriyle `geçici olmak suretiyle' denk tutularak irdelenmiştir. Ancak bu içkinleştiren eleştirel bakış, `toplumbilimin madunluğu' olarak nitelendirilen bir ifade sorunu ile karşılaşmıştır. Yeni düşünme biçimlerine duyulan zorunlu ihtiyaçtan yola çıkarak `(b)ağ' kavramı önerilmiştir. Böylelikle `neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen bir anlayış' ile `kendi tekil yapma tarzını yaratan zihniyet' arasındaki yaygın gerilimin gündelik hayat içinde hangi koşullar altında çözüldüğünü keşfedebilmek için araştırmanın çekim merkezi, yeni etik ve politik tavırları açığa çıkaran tekrar ve farklar üzerinde temellendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, toplumbilimin yerleşik ve örgütlenmiş sınırları farkederek aşması ve tutarsızlıkları ifade ederek içkinleştirmesi ihtiyacı doğmaktadır. Gündelik hayatta deneyimlenen çelişkiler ve değişim(cik)ler üzerinden daha gerçekçi analizler yapılabileceğinden hareketle, bugüne kadar birbirinden bağımsızmış ya da ilgisizmiş gibi değerlendirilen farklı disiplinler ile işbirlikleri geliştirmenin, çoğul bir epistemolojik keşfi sağlayacağı savunulmaktadır.