Özet
Tarih boyunca kadınlar cinsiyetleri ve kimlikleri üzerinden baskı altında tutulmuş, suçlanmış ve cezalandırılmıştır. Kadınlara uygulanan suç ve ceza sistemi tarihteki ilk çivi yazısı (ön anayasa) hukukunda karşımıza çıkar. Kadınlar, politik ve yasal olarak erkeklere göre dezavantajlı durumda kaldıkları için "dışlanmış" bir yaşam sürmeleri sağlanmıştır. Geçmişten günümüze kadın ve sanat ilişkisi toplumsal ve ekonomik gelişmelerle paralellik göstermiştir. Bu yapı içerisinde değerlendirilen kadına yönelik şiddet konusu tüm dünyada ve ülkemizde yaygın ve önemli toplumsal sorunlardan biridir.1 Özellikle Türkiye'de cinsiyeti, cinselliği ve kimliği yüzünden şiddet gören kadın ölümleri hala devam etmekte ve failleri çoğunlukla ceza almadan salıverilmektedir. Orta Çağ, kadın hareketlerinin oluşmasında önemli bir dönemdir. Bu dönemde özellikle kilisenin "büyücü" ya da "yalancı" olarak adlandırılan kadınlara yaptığı işkenceler ve uyguladığı kıyım, kadın hareketinin oluşmasında temel olmuştur.2 19.Yüzyıl'ın sonları, 20. Yüzyıl'ın başlarında kadınların fiziksel olarak kendilerini savunma, nefsi müdafaa hareketi ortaya çıkmıştır. En erken örneklerini 1850'lerde gördüğümüz nefsi müdafaa takı tasarımları üzerine günümüze kadar çeşitli çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmada özellikle kadınların anatomisine özgü işkence aletlerine dair bir inceleme, bu işkence aletlerinin sanatta betimlenmeleri ve kadınların nefsi müdafaa hareketi ile nefsi müdafaa amacına yönelik takı tasarımları üzerine çalışmalar incelenmiştir.