Özet
Son yıllarda Avrupa'da bazı modernist yapılar ve alanlar ulusal kültür mirası kabul edilmektedir. Bu çalışmada, Türkiye'nin modernist kentsel mirasını, Batılı olmayan bir ülkeyle karşılaştırarak incelemek amaçlanmıştır. Türkiye'nin modernizasyon sürecini karşılaştırmak üzere belirleyici bir örnek olarak, son yıllarda detaylı şekilde araştırılan ve Batılı olmayan ülkeler içinde benzersiz bir modernizasyon örneği olarak tanımlanan eski Yugoslavya'nın modernizmi seçilmiştir. Balkanlar'ın iki ucunda yer alan Yugoslavya ve Türkiye 1945 - 1980 arasında farklı politik sistemlere sahip olmalarına rağmen modernizm, her iki ülkede eşzamanlı şekilde yaygınlaşarak kentsel alanda iz bırakmıştır. Bu çalışmaya dahil edilen Belgrad, Zagreb ve Üsküp, Yugoslavya'nın sosyalist bir federasyon olduğu dönemde, federasyona bağlı ülkelerin başkentleridir. Sadece Yeni Belgrad semti, Atina Şartı'nın ütopya nitelikli işlevsel kent planı önerisinin başlangıcından itibaren nâzım plana göre uygulandığı örnektir. Başlangıçta nâzım planı bulunmayan Zagreb ise Hırvat mimarların öngörülü modernistler olması sayesinde, yeni yerleşimlerde modernist estetiğin uygulandığı bir kenttir. Osmanlı döneminden belirgin izler taşıyan Üsküp, 1963 Depremi sonrasında BM tarafından finanse edilen nâzım plan yarışmasıyla "uluslararası dayanışmanın kenti" unvanını kazanmıştır. Bu üç kentin modernist pratiklerini ve Yugoslavya'nın kentleşme ve konut politikalarını Türkiye ile karşılaştırmak amacıyla İstanbul, Ankara ve İzmir bu çalışmaya dahil edilmiştir. Roland Barthes ve Umberto Eco'nun geliştirdiği mimarlıkta göstergebilim yöntemiyle seçilen yapı örnekleri, kent dokusundaki konumları, inşa süreçleri ve kent hafızasındaki anlamlarıyla ele alınmıştır. 1980 öncesinde inşa edilmiş veya tasarlanmış örneklerden seçilen yapılar, her iki ülkede ortak olan modernleşmiş ulus inşası amacının temsilcileri olarak incelenmiştir. Modernleşme paradigmasının ortak olması nedeniyle gösterge olarak çözümlemesini yaptığımız modernist mimari ve kentleşme pratikleri, her iki ülkede eşzamanlı olarak, tarihsel öncüllerinden farklı olduğunu kanıtlamayı amaçlayan modern refah devletinin kitle iletişim aracı olmuştur. Bu çalışma, 2. Dünya Savaşı sonrasında hızla sanayileşmek zorunda kalan ülkelerde modernizmin devletin ekonomik ve sosyal hedefleriyle örtüşmesi nedeniyle Türkiye'nin modernizasyon sürecinin, Yugoslavya gibi Batılı olmayan başka bir ülkeyle benzerlikler içerebileceğini göstermektedir.