Özet
Bu çalışma Romanların maruz kaldıkları toplumsal faktörlerin genel olarak onların öğrenilmiş çaresizlik içerisinde bir hayat sürmelerine neden olduğu düşünülmektedir. Öğrenilmiş çaresizliğin ise Roman çocukların okul başarısını olumsuz yönde etkilediğine inanılmaktadır. Söz konusu çocukların okul başarısını açıklamada temel alınan öğrenilmiş çaresizlik teorisinin, her ne kadar psikoloji ve sosyal psikoloji alanlarında kullanılsa da, sosyolojik bir bakış açısıyla yeniden yorumlanmayı hak ettiği düşünülmektedir. Çünkü toplum ve birey ayrılmaz bir ikili olarak birbirlerini her daim yeniden üretmeleri sebebiyle birbirlerinden kopuk değerlendirilmeleri mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki, öğrenilmiş çaresizliğin ortaya çıkmasında ve süreklilik göstermesinde toplumun Romanlara karşı olumsuz algı ve tutumlarının ilk elden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Edirne'de yaşayan Roman topluluğuna mensup çocukların eğitim sistemi içindeki durumlarını anlamaya yönelik bir çabaya dayanmaktadır. Çalışmanın amacı Roman çocukların eğitimdeki başarısızlıkları ve devamsızlıkları üzerine sosyolojik bir bakış açısıyla, konunun karmaşıklığı ve çok boyutluluğu nedeniyle, farklı alanların yaklaşım ve tartışmalarını bir araya getirerek bir analiz yapmaktır. Böylece tek bir disiplinin tartışmalarının kısıtlayıcılığından kurtularak daha geniş bir perspektiften konuyu yorumlama imkânı elde edileceği düşüncesiyle çalışmanın teorik kısmında interdisipliner bir tavır içerisinde kalınarak; sosyoloji, eğitim bilimleri ve psikolojinin kavramlarından ve tartışmalarından faydalanılmıştır. Çalışmanın saha kısmı Edirne il merkezinde ilköğretim ikinci kademede 6. ve 7. sınıfa devam eden 186 adet Roman öğrenciyle oluşturulmuştur. Bu grup ile hem nicel hem de nitel çalışma yapılması planlanmış olsa da çocuklar kendi çalışmalarını kendileri şekillendirmiştir. Çünkü çocuklara dağıtılıp cevaplamaları istenen ve sonrasında toplanan anket formu aracılığıyla uygulanan "Öğrencilerde Öğrenilmiş Çaresizlik Ölçeği"nin çocuklar tarafından okunmadan doldurulduğu daha sonra çalışmanın nitel kısmını yapmak üzere sahaya gidince anlaşılmıştır. Ölçek ile derinlemesine görüşmeden elde edilen bulguların birbiri ile uyumsuzluğu nedeniyle sahanın nitel kısmına daha çok ağırlık verilmiştir. Böylece çocukların kendi sesleri ve sözleri ile dâhil olamadıkları çalışmaları önemsemedikleri anlaşılmış, bu durumla birlikte yeni çocukluk sosyolojinin teorik ve metodolojik tartışmaları ön plana çıkmıştır. Çalışmanın nitel kısmında ise 29 öğrenci ile görüşülmüştür. Çalışmada niteliksel araştırma deseni olarak fenomenoloji yöntemi benimsenmiştir.