Abstract
Modernizmden günümüze fotoğrafta otoportre aracılığı ile cinsiyet, ırk, kimlik kavramlarını kurcalayan, ötekileştirilen bireylerin mücadelesinde bu kavramları istikrarsızlaştırma yoluna giden öncü sanatçıların eserleri ve fotoğrafta kuir zemine dair açtıkları stratejik yollar ve çağdaş ardıllarının benzer eksendeki örnekleri ele alınmıştır. Kuir, cinsiyet ve cinsellik ile alakalıdır ancak; yalnızca bu politikalar bağlamında kalmaz. Cinsiyet, ırk, kimlik, sakatlık gibi alanlarda feminizm ve aktivizmle önemli bağlantılar kuran, normatif olanın nasıl tesis edildiğine dair sorgulayıcı ve eleştirel bir yöntem olarak varoluşunu sürdürmektedir. Sanatçıların kuir kuramı beraberliğinde ilerleyen, görsel temsil sistemindeki alışkanlıkları altüst eder nitelikteki fotoğrafları, atanmış cinsiyet, kimlik ve ırk politikalarını silikleştirirken kamusal ve özel alanın sınırlarının ve "doğal" veya "gerçek" olarak kurgulanan yapıların stratejik bir sorgulamasını yapmaktadır. Batı ekseninde ilerleyen pratiklerin temel alındığı ideolojik görüşü sorunsallaştıran sanatçıların söylemlerinden yola çıkılarak, Orta Doğu, Afrika ve Uzak Doğu kültürlerindeki eleştirel ifade biçimlerinin nasıl oluştuğuna, performativite bağlamındaki uygulamaların nasıl tasarlandığına, ırk siyasetinin görsel mirasının nasıl dekolonyalist bir tavırla ele alındığına, dijital manipülasyonların hangi yollarla kuir birer eyleme dönüştüğüne dair metinler ve fotoğraf örnekleri sunulmuştur. Bu tez çalışmasında, fotografik örneklerle otoportrenin bir direniş alanına dönüşebilmesinin kuir kuramı ile kurduğu bağlantılarının sunulması, kategorileşmenin ve merkezileşmenin bozguna uğratılmasına dair argümanlar ortaya koyması ve otoportrenin yalnızca sanatçının kendi deneyimlerini gösterir biçimde değil evrensel nitelikte bir görünürlüğe işaret ettiğinin vurgulanması amaçlanmıştır.