Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Antroposen tartışmaları bağlamında yaşam ve refleksiyon kavramlarını yeniden düşünmek
Özet
Günümüz Batı felsefesinde yeni realizm ya da yeni materyalizm olarak adlandırılan felsefe akımları günden güne popülerliğini artırıyor. Aralarında kimi metodolojik farklar olsa da bu akımların ortak bir ethos'a sahip olduğu göze çarpıyor: İnsanın üzerinde yaşadığı gezegeni geri döndürülemez biçimde tahrip etmesinden sorumlu tuttukları insanmerkezci görüşe alternatifler getirmek. Bu amaçla, insanmerkezci görüşün Descartes'tan bu yana felsefi dayanağı olarak gördükleri özne felsefesinden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen bu akımlar, farklı yollarla insan odaklı olmayan yeni felsefeler geliştirmeye çalışıyor. Bu tezde, yeni akımların ethos'unu desteklesem de özne felsefesinden tamamen vazgeçmenin sorunlarına dikkat çekmek istiyorum. Bunun için rasyonel ve eleştirel düşüncenin merkezinde yer alan refleksiyon kavramının yeniden değerlendirilmesini öneriyorum. Özellikle Kant'ın üçüncü kritiği, Erken Romantik Felsefe ve Hegel'in diyalektik mantığında ele alındığı ölçüde refleksiyonun salt insanmerkezci değil en genel anlamıyla yaşammerkezci ele alındığını göstermeye çalıştığım bu tezde, özneyi güçsüzleştirmeden, onun rasyonel ve eleştirel kapasitesini koruyarak da yukarıda dile getirdiğim ethos temelinde yeni düşünceler üretilebileceğini savunuyorum. Bu refleksiyon kavramı, Kant öncesi metafizik ile sonrasını ayırt edebilmek için kilit bir kavram olarak öne çıkıyor. Kant ile birlikte refleksiyon, ontolojik bir temellendirmenin konusu olmaktan çıkmış ve eleştirel düşünmenin temelinde, bilme yetilerimizin sınırları üzerine transendental bir sınama yöntemi haline gelmiştir. Diğer taraftan üçüncü kritikte refleksif yargı altında refleksiyon kavramı bir anlam dönüşümü geçirmiş ve anlama yetisinin belirleyici yargısısın ötesinde, saf aklın refleksiyonu yeniden insan deneyimi ile şeyler arasındaki ilişkinin bir konusu haline gelmiştir. Bu noktada Kant'ın yaşam analizi bu yeni bağlamın merkezinde durur ve aklın kendine dönüşlü refleksif hareketi ile yaşamın kendi içsel amaçlılığı arasında bir bağ kurulur. Bu dönüşümün, Kant sonrası felsefede, özellikle düşüncenin varlıkla ve doğayla bağını Kant öncesi metafiziğe dönmeden yeniden kurmak isteyen Erken Romantikler ve Hegel üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Hegel, Romantiklerin başlattığı projeyi düşüncenin hareketine doğru genişleterek, yaşam merkezli bir refleksiyon anlayışını diyalektik mantıkla birleştirmiştir. Böylece metafizik belirlenimler sonlu belirlenimlere, statik kavramlar ise dinamik ve karşılıklı etkileşimli kavramlara dönüşmüş, yaşam merkezli bir refleksiyon, kendi kendini gerekçelendiren bir düşünce olarak yeniden tanımlanmıştır. Kant ve sonrasında şekillenen yaşam merkezli rasyonel refleksiyon düşüncesinin, kendisini salt insanmerkezci ve araçsal bir rasyonalitenin ötesinde konumlandırarak insan ve doğal yaşam arasındaki bağın yeniden düşünülmesine olanak sağladığının savunulduğu bu tezde, bu kazanımların insanmerkezciliği eleştiren felsefi akımlarda kolayca göz ardı edilmesinin bir hata olduğu öne sürülerek, bu yeni akımların eleştirel ethos'unu koruyarak, insanmerkezci yerine yaşam merkezli bir felsefenin olanağının araştırılmasının gerekli olduğu ileri sürülmüştür.