Abstract
Camera obscura'dan fotoğrafın bulunuşuna değin bu aygıtların resim sanatındaki kullanımı optik cihazların gelişimine paralel olarak artış göstermiştir. Bu durum optik cihazların ressamlar için ne kadar cazip olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak fotoğrafın ve resmin doğayı yansıtma prensipleri birbirinden ayrı olarak değerlendirilmelidir. Mekanik bir yapı olan fotoğraf makinası 'an'ı dondurup kaydetmekte iken ressamın üretimi içinde geniş bir zaman aralığının varlığını barındırmaktadır. 19. yüzyılda, Fransız ressam, mucit ve kimyagerler tarafından icat edilen ve geliştirilen fotoğraf, kısa sürede dünyaya yayılarak 1850'den sonra Amerika'da da kullanılmaya başlanmıştır. Ülkede fotoğrafın yaygınlaşması sırasında Thomas Eakins ve Winslow Homer gibi natüralist ressamlar fotoğraf çekimleri yapmış ve çalışmaları için kaynak olarak kullanmışlardır. İlerleyen yıllarda Amerikan şehir hayatını, içe dönük toplum yaşamını, ötekileştirilen kitlelerini ve yoksullarını, gökdelen ve fabrika gibi dev yapılarını betimleyen Edward Hopper, Charles Sheeler ve Ben Shahn gibi ressamların sadeleştirici, geometrik ve ekspresif olarak birbirinden farklı stiller içerisinde fotoğraf kullanımları bulunmaktadır. 1950'den sonra ise fotoğraf, ortaya çıkan akımlardaki rolüyle önemli bir unsur haline gelmiştir ve farklı üslupların oluşmasıyla birlikte fotoğraf kullanımı da bu bağlamda değişikliğe uğrayarak çeşitlilik göstermiştir. Fotoğraf, 1960'larda ortaya çıkan fotogerçekçiler için çalışmalarında temel teşkil eden bir unsur iken cihazın görüntüleme özelliklerini sorgulayarak kavramsal noktada değerlendiren ressamlar da bulunmaktadır. 1950'den günümüze değin Amerikan figüratif resminin önemli temsilcilerinden, David Hockney, Eric Fischl, David Salle ve Mark Tansey gibi ressamlar, fotoğrafın statik, çarpık, kontrast ve anlık olması gibi özelliklerini kullanmaktadırlar. Fotoğrafın özellikleri ise bu yorumlamalar ekseninde irdelenmektedir.