Abstract
19.Yüzyıl, büyük değişimlerin meydana geldiği, eski ile modern arasında köprü görevi gören önemli bir yüzyıldır. Yüzyılın ikinci yarısında, Batının teknolojik gelişmeler sonucu yöneldiği Materyalizme tepki olarak, Sembolizm gizemli tabiatıyla yükselişe geçer. Sembolistler, Romantizmin düşünce ve duyguyu esas alan üstü örtülü tavrına bireyselliği ilave ederken sembollerden yararlanırlar. Romantik resmin doğa ve insanı merkeze alan yaklaşımını, kendi karamsar temsillerini ifade etmek için sembolik bir araç olarak kullanırlar. Yüzyıl sonuna doğru sanat, doğayla zıt hale gelir ve geleneksel doğa tasvirleri yerini yeni temsil biçimlerine bırakır. Resim, doğa ötesini ve gizemli tabiatını konu almaya başlar. Uyku, düş, fantastik, gerçekdışı, büyü ve ölüm gibi insanın bildiği dünyanın ötesine ait konulara ilgi duyan Sembolistler, doğaya mistik özellikler yükleme eğilimindedirler. Baudelaire'in görüşlerini kaynak alan birçok Sembolist için doğa, yaratmış oldukları hayali dünyanın bir ifade aracıdır. Doğayı taklit etmek yerine, imgelemlerinde oluşturdukları doğayı seyirciye aktarmayı tercih ederler. Sembolizmin bireyselliği, doğa bağlamında oldukça özgün sonuçlar ortaya çıkmasını sağlar. Dönem içerisinde bulunan örnekler, biçim ve içerik bakımından Batı Resim Sanatında daha önce hiç olmadığı kadar çeşitlilik gösterir.