Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Entegre kentsel su yönetimi ve arazi kullanım planlaması ilişkisi: Edremit Körfezi örneği
Özet
Su döngüsü, suyun atmosferdeki hareketini ifade eden farklı süreçleri içeren bir sistemdir. Bu süreçler, suyun buharlaşarak su buharına dönüşmesi, yoğunlaşarak bulutları oluşturması, yağışlarla tekrar yeryüzüne dönmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Döngü boyunca su, yüzeysel akışlar ile toprağa sızarak yeraltı sularını beslemektedir. Yeraltı suları yağış değişkenliğine karşı tampon rolü üstlenirken, sulak alanları ve biyolojik çeşitliliği desteklemekte, nehirlere su temini ve taban akışı sağlamakta, rekreasyonel hizmetler sunmakta ve taşkınların kontrolüne yardımcı olmaktadır. Sabit yağış miktarı, toprak, biyoçeşitlilik ve yeraltı sularına fayda sağlamakatdır. Ancak kısa süre içinde oluşan ani ve aşırı yağışlar yerel su baskınlarına ve yoğun yüzey akışlarına neden olmaktadır. Bu tür akışlar, özellikle yüksek geçirimsiz alanlara sahip kentlerde toprak emilimin düşük olması nedeniyle kuraklığı artırmaktadır. 1950'lerden itibaren aşırı sıcaklar daha sık ve daha yoğun hale gelirken, aşırı soğuklar daha az sıklıkta ve daha az şiddetli hale gelmiştir. Bu durumun ana sebebi, insan kaynaklı iklim değişikliğidir. İnsan faaliyetleri kaynaklı iklim değişikliği, sıcak hava dalgaları, yoğun yağışlar, kuraklıklar gibi birçok aşırı hava ve iklim olaylarına sebep olmaktadır. Bu faaliyetlerden en önemlisi arazi kullanım kararlarıdır. Günümüzde, toprak yapısı ve arazi kullanım arasındaki ilişki neredeyse tamamen yok olmuştur. Geçirimsiz yüzeylerdeki artış nedeniyle toprağın infiltrasyon oranının düşmesi kentsel su döngüsünü olumsuz şekilde etkilemekle birlikte, enerji ihtiyaç ve kullanım alışkanlıklarını değiştirmekte, aynı zamanda çevredeki geçirimli alanlarda da baskı oluşturarak biyoçeşitliliği de etkilemektedir. Su ve toprak yapısından bağımsız arazi kullanım kararlarının getirilmesi, kentsel havzalarda suyun korunması ve yeniden kullanılması yerine yalnızca su arzını artırmaya yönelik alınan başka havzalardan veya kaynaklardan boru hatlarıyla su taşınması gibi kısa vadeli önlemler geleneksel su yönetimi yaklaşımlarının sonucudur. Dünyayı çevreleyen en önemli bölümler arasında yer alan kıyı alanları, yerel çapta ekonomik, sosyal, politik, iklim ve çevre faktörlerinin birbiriyle etkileşimlerinden kaynaklı sebeplerle değişime uğramaktadır. Bu durum, kıyının hassasiyetini artırmaktadır. Deniz seviyesindeki yükselme, kıyı erozyonu, tuzlu su baskınları ve deniz suyunun içme suyu kaynaklarına karışması gibi sorunlar, kıyı bölgelerinde yaşayan insanlar için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Kıyı hassasiyetinin yanı sıra, küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle yaşanan hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi faktörler, kıyı hattı boyunca sedimentlerin oluşmasına neden olan, akarsuların akışını etkileyen birçok birbirine bağlı değişkene sebep olmaktadır. Entegre Kentsel Su Yönetimi (EKSY), havza temelli planlama yaklaşımları üretmek öncelikli hedefi ile, özellikle kıyılar gibi kentsel alanlarda bu tür olumsuz etkileri azaltmak amacıyla arazi kullanım kararları ile kentsel su sistemini entegre ederek, yeraltı ve yer üstü sularının ilişkisinin ve yağış rejiminin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca, EKSY, su ve sanitasyon altyapısı ve hizmetlerine erişimi sağlamak, yağmur suyu, atık su, yağmur suyu drenajı ve yüzeysel akış kirliliğini yönetmek, su kaynaklı hastalıkları ve salgınları kontrol etmek ve taşkın, kuraklık ve toprak kayması gibi suyla ilgili tehlikelerin riskini azaltmaktadır. x EKSY araçlarından biri olan ve kontrolsüz kentsel yayılma eğilimi ile ortaya çıkan yeşil altyapı kavramı, "yerli türleri destekleyen, doğal ekolojik süreçleri sürdüren, hava ve su kaynaklarını koruyan, sağlık ve yaşam kalitesine katkıda bulunan" her türlü yeşil alanın birbirine bağlı ağlarını ifade etmektedir. Yeşil altyapının amacı, temiz su sağlamak, yüzeysel akışlara müdahale etmek, su kalitesini iyileştirmek ve erozyonu kontrol etmektir. Yeşil altyapı stratejilerinden biri olan Düşük Etkili Gelişim (DEG) ise, su kalitesini ve su habitatını korumak için doğanın taklidini esas alan sistem ve uygulamaları ifade etmektedir. Hidroloji ve su kalitesi üzerindeki kentleşme etkilerini telafi etmek için kirlilik önleme ve azaltma tedbirleri içeren hidrolojik ve alternatif bir arazi kullanım yaklaşımı ve tasarımıdır. Bu çalışmada, öncelikle Edremit Havzası'nda yer alan ilçelerin demografik özellikleri, doğal yapısı, teknik altyapısı, çevresel sorunları ve riskli alanları incelenmiştir. Bölgenin mevcut durumu belirlendikten sonra, arazi kullanım değişimleri ve eğilimi geçmişten günümüze incelenmiştir. Analitik Hiyerarşi Proses (AHP) yöntemi kullanılarak Corine arazi kullanım sınıflandırmasına göre yapılaşmış alanlar, tarımsal alanlar ve orman alanları için EKSY'ye yönelik seçilen parametrelere göre uygun alanlar belirlenmiştir. Bu yönteme göre belirlenen arazi kullanım ile kentsel su döngüsünü doğal su döngüsüne yakınsayan bir arazi kullanım modeli oluşturulması hedeflenmiştir. Bu çalışma, iklim değişikliğinin kentsel su döngüsü üzerindeki etkilerini azaltmaya ve arazi kullanım planlaması ile su yönetimi planlarının entegre edilmesine yönelik yapılacak çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [2142]