Abstract
Bu çalışmada, Merleau-Ponty ve Deleuze'ün metinleri ışığında, felsefede ve sanatta temsile direnişin olanakları araştırılmıştır. Bu nedenle ilk bölümde Merleau-Ponty'nin; özne-nesne ve beden-zihin ikiliklerini aşmaya ve bedeni kaybettiği önemi geri vemeye çalıştığı, Algının Fenomenolojisi adlı çaşılma, yaşayan bedenler kavramı doğrultusunda ele alınmıştır. Yaşayan beden kavramı ile vurgulanan, öznenin herhangi bir nesne değil ama dünya-içinde-olan ve dolayısıyla her zaman için belli bir perspektife sahip olan bedenli bir varlık oluşudur. Özne-nesne ikiliğini yaşayan beden kavramı ile tümüyle aşılamayacağının anlaşılması üzerine Merleau-Ponty Görünür ve Görünmez adlı çalışmasıyla Ten ontolojisine geçiş yapmıştır. Ten, dünyaya dair görünmez olan, algılayandan ve algılanandan, özneden ve nesneden bağımsız olarak bir ayırtedilemezlik bölgesi ya da bir içkinlik düzlemidir. Ardından Deleuze felsefesinin kimi zaman Foucault ve Guattari ile de kesiştiği karmaşık diyagramı temsil problemi çevresinde ele alınmaya çalışılmıştır. Organsız bedenler kavramının; temsile direnme gücü bakımından, Anlamın Mantığı'ndan Bin Yayla'ya Deleuze'ün yalnız ya da Guattari ile birlikte yürüttüğü farklı çalışmalardaki kullanımları takip edilmiştir. Dördüncü bölümde ise sanatın temsile direnme imkanları Deleuze'ün Francis Bacon okuması üzerinden tartışılmıştır. Deleuze'ün bütün felsefi anlayışı; sanatın, güçleri ele geçirme ve onları duyulur kılma görevlerini destekler niteliktedir. Deleuze düşünmeyi ve yaratmayı sanat, felsefe ve bilimin ortak noktası olarak ele alır. Bütün bu düşüncenin ışığında, bir düşünür olarak ressamın işi de temiz bir yüzeyi temsillerle donatmak değil yüzeyi klişelerden temizlemek, görünmez kuvvetlerin beden üzerindeki etkilerini görünür kılmak olur. Son bölümde ise, yaşayan beden ile organsız beden kavramları ve transandantal felsefe bakımından Merleau-Ponty'nin Ten kavramı ile Deleuze'ün içkinlik düzlemi karşılaştırılmıştır. Merleau-Ponty organların organizasyonuna başka bir deyişle hiyerarşisine tıpkı Deleuze gibi karşıdır. Ancak Merleau-Ponty'nın bedeni hala bir tür uyumluluk peşindeyken organsız bedenler tam da bu uyumun bozulduğu, bedenin yersizyurtsuzlaştığı, onu çevreleyen dünyanın kaosa karıştığı bir anda ortaya çıkar. Ten kavramı ile içkinlik düzlemini karşılaştırmak ise bu kadar kolay değildir. Merleau-Ponty'nin Ten'i kıvrılarak çoğalmak ve içinde barındırdığı virtüel güç bakımından içkinlik düzlemi ile benzerlik içindedir.