Abstract
Yurdumuzda Batılı anlamda ilk mimarlık
öğretimi, 2 Mart 1883'de Mekteb-
i Sanayi-i Nefise-i Şahane'de Resim,
Heykel ve Habkahlık (gravür) ile
birlikte başlamıştır. Fen Mimari hocası
Alexandre Vallauri'dir. Daha sonra mimarlık
eğitimi Mimar Kemalettin Bey,
Vedat Bey, Mongeri gibi değerli hocalarla
sürdürülmüştür.
Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi 1927-
1929 tarihleri arasında, 14-15 ay Sanayi-
i Nefise Akademisi olarak anılmış,
bunu izleyen dönemde Güzel Sanatlar
Akademisi ismi yerleşmiştir.
I 928'de, Clemens Holzmeister'in
öğrencisi olan İsviçreli Emst Egli 'nin
çağrılması ve bölümün başına getirilmesi,
Bruno Taut gibi Nazi zulmünden
kaçan hocaların görev almaları ile bölümdeki
öğretim ve eğitim daha gelişip
zenginleşmiştir.
Yeni derslerin programda yer almalarını
sağlayan Egli, dört yıllık öğretimi,
hiçbir öğrencinin dört yılda mezun
olamadığını görerek gerçekçi bir biçimde
davranarak beş yıla çıkarmıştır.
YÖK dönemine kadar beş yıllık öğretim
süresi değişmemiştir.
1938'de Egli'nin istifa edip ülkesine
dönmesi, ardından Taut'un ölümü
sonrasında Sedat Hakkı Eldem ve Arif
Hikmet Holtay göreve gelmişler; bugüne
kadar görev almış değerli kadroların
yetişmelerini sağlamışlardır.
1971 tarihinde Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi adını alan kurumumuz,
2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası ile
1983 yılında da üniversiteleşerek Mimar
Sinan Üniversitesi 'ne dönüşmüştür.
Günümüzde Mimarlık Bölümü, Mimarlık
Fakültesi bünyesinde Şehir ve
Bölge Planlama, Endüstri Ürünleri Tasarımı,
İç Mimarlık Bölümleri ile birlikte
yer almaktadır.
Açıldığı tarihlerde, her yıl 10-12 öğrenci
alabilen mimarlık bölümü, fakülte
olduktan sonra 200 civarında öğrenci
alabilmektedir.
Fakültemizdeki hoca ve öğrenci sayısı
her geçen gün artmakta bu yüzden
mekan sıkıntısı çekilmektedir. Eğitim
ve öğretim kalitesini düşünnemek için
çaba göstermekteyiz.
Egli'nin döneminde olduğu gibi,
öğretimin beş yıla çıkarılma nedenleri
fazlasıyla mevcuttur. Mimarlık öğretimi
süresinin dünyada çoğunlukla en az
5 yıl olduğu düşünülürse, bu istek hiç
de bir yana atılacak gibi değildir.
Bu uğurda, her ne kadar karşı olanların
var olduğu bilinse de çaba gösterilmelidir.
Bugüne kadar görev almış değerli
hocalarımızın hayatta olmayanlarını
hayır ve rahmetle anar, hayatta olanlara
esenlikler dilerim. Onlara çok şey borçlu
olduğumuzu biliyoruz.
"Akademili "lik ruhu içinde, Mimar
Sinan' a layık olmanın azmi içinde
çalışmanın gereğine inanıyoruz.
Mimarlık Fakültesi Dekanı
Prof. Mete Ünal