Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Architecture as Metaphor and Experience in Nâzım Hikmet’s Last Poems
Özet
Nâzım Hikmet, one of the most important figures of the modern Turkish poetry known for his realistic and political style, has developed a non-linear narrative style built around spatial depictions in his recent poems. The purpose of this article is to reveal the spatial experience produced Hikmet’s architectural metaphors within the scope of his works in his last years. In order to examine the emotional experience of Hikmet’s multi-dimensional spatial metaphors, Paul Ricoeur’s metaphor theory will be applied on the basis of the narratology of space as an interdisciplinary field. Ricoeur’s theory defines both literature and architecture in the three categories of the outside world, the artwork as structure, and interpretation, which connects his framework to Hikmet’s interest in real life, his structured poetry and his functional agenda to reach out to people. For him, metaphors are not just substitutions between the two names, but a means of reaching a new field of otherwise indescribable layers of the world. Unlike his canonical realist style, Hikmet’s spatial metaphors open the door to a new existential tension in his last poems. The original aspect of the work is that it analyzes architectural metaphors through narrative space, which produce an experience in the imagination. Focusing on Hikmet’s architectural spaces to explain his architectural spaces based on a non-linear narrative is the other original contribution of the article. The results of the study are that Hikmet’s architectural spaces of his late years moved away from realistic visualizations -that contain the plot, contain symbols or broaden the context of the textand produced ungraspable, uncanny, and ever-changing surroundings producing an effect of the flow of life met with a political hopefulness and subjective angst at the same time. To conclude, it can said that the narrative spaces as metaphors open up new ways of architectural experience due to their special qualities transcending their main function as containers of the plot. Gerçekçiliği ve politik yönüyle modern Türk şiirinin en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Nâzım Hikmet, son dönem şiirlerinde mimari betimlemeler etrafında inşa edilmiş doğrusal-olmayan bir anlatı tarzı geliştirmiştir. Bu makalenin amacı Hikmet’in son dönem mekânsal metaforlarının ortaya çıkardığı deneyimi tanımlamak ve incelemektir. Hikmet’in çok boyutlu mekânsal metaforlarının ürettiği duygusal deneyimini incelemek için disiplinlerarası bir alan olan mekânın anlatıbilimi zemininde Paul Ricoeur’un metafor kuramına başvurulacaktır. Ricoeur hem edebiyatı hem de mimarlığı dış dünya, yapıt ve yorum olarak üç aşamalı olarak ele alır. Bu açıdan Ricoeur’un bakış açısı, gerçek yaşamla şiiri birbirinden ayırmayan, şiirsel yapılarını dikkatle tasarlayan ve okura ulaşmayı metnin temel işlevi olarak tanımlayan Nâzım Hikmet’in poetikasıyla bir koşutluk oluşturur. Ricoeur’a göre metaforlar yalnızca iki isim arasındaki bir değiştirme değil, dünyanın başka türlü tarif edilemez katmanlarından oluşan yeni bir bilgi alanına ulaşmanın da bir yoludur. Hikmet’in son dönem mekânsal metaforları da kanonik gerçekçi tarzından farklı olarak yeni bir varoluşsal gerilimin kapısını açarlar. Çalışmanın özgün yönü, Hikmet’in şiirlerindeki mimari mekân kullanımını gündeme getirmesinin yanı sıra; son dönem şiirlerindeki farklılaşmayı, ideolojisinden uzaklaşmamakla birlikte doğrusal olmayan bir anlatıya dayanan mekânlarıyla açıklamasıdır. Çalışmanın temel bulgusu Nâzım Hikmet’in son dönem metinlerinin gerçekçi görselleştirme stratejilerinden uzaklaşarak siyasi umudun yanına varoluşsal kaygıları ekleyerek sınırları belirsiz ve tekinsiz mekânlar ürettiği yönündedir. Sonuç olarak metafor olarak yazılı-mekânların birer anlatının kabı olmanın ötesine geçerek yeni mimari deneyimlerin kapısını açtığı belirtilebilir.
Kaynak
Tasarım+KuramCilt
17Sayı
32Bağlantı
https://doi.org/10.14744/tasarimkuram.2020.83792https://app.trdizin.gov.tr/makale/TlRBNE5Ua3lNZz09
https://hdl.handle.net/20.500.14124/683
Koleksiyonlar
- TRDizin [756]