Özet
Giriş
1964 yılında tarihi anıtların ve yerleşmelerin korunması ve onarılması için uluslararası Karta.
kısacası Venedik Kartası'nın kabul edilişinden bu yana otuz yıllık bir zaman geçmiştir. Bu sürede
koruma olgusu hem kavramsal, hem de uygulama araçları yaratılması açısından yeni anlamlar
kazanmıştır. Ve anık koruma bir sosyal olgu olarak da kabul edilmiştir.
Ülkemizde de korumanın genel çizgisinin çizilmesinde ve çağdaş anlam kazandırılmasında önemli aşamalar kaydedilmiştir. Koruma türleri açısından belirli bir noktaya gelinmiştir. Ama dünyadaki koşutluk henüz yakalanmamıştır.
Kültürel çevrenin korunmasında ve kültürel işlevlerin yaratılmasında dünyada denenen yeni
yaklaşımlar, uygulama araçları ve yöntemler uygulamalarımıza yeterince aktarılamamış ya da
yansımamıştır. Sözde korumacı yaklaşımlar, kültürü ve kültürel gelişmeyi engelleyici ve hatta yok
edici özellikleriyle korumanın gerçek koşullarını ve araçlarını elde etme fırsatını yaratamamıştır.
Dolayısıyla, koruma sorunları günümüzde çözümsüz kalmıştır. Koruma olgusu çoğu kez bir
koruyamama gerçeğine dönüşmüştür. Mesleki gereksinimler ve kurumsal gelişmeler arasında olması gereken denge de kurulamamıştır. Hasılı, çevreye karşı kültür ve tarih, gereği gibi ve güçlü bir biçimde savunulamamış ve geliştirilememiştir. Elbette esas neden, devletin korumaya bakışının netleşememesinde ve gerekli koruma politikalarının üretilememesinde yatmaktadır. Oysa koşullar ne olursa olsun, ülke kültür mirasının mutlaka ve mutlaka ve elbette kentsel kültür mirasının da, özellikle karakteristiklerinin belirlenerek ve değerlendirilerek, korunması gerekmektedir. Kentsel korumanın toplumsal gelişmedeki işlevinin ne olduğunun öğrenilmesi ise, kültür mirasının sosyo-politik çerçevede ele alınmasına bağlı kalmaktadır.
Bu kitapçık, 13/14 Nisan 1995 tarihlerinde yapılan '3. Kentsel Koruma ve Yenileme Kolokyumu'na sunulan Sunuş ve Sonuç bildirilerinin aynı basımıdır.