Abstract
Kent sahip olduğu araçlar sayesinde, farklı ve tesadüfi olanla karşılaşmaya, onu tanımaya ve onunla etkileşim içinde olmaya imkân tanımaktadır. Bu araçlar arasında en güçlü olanı kamusal açık mekânlardır. Zaman içinde değişen kültürel yaklaşımlarla, ekonomik kaygılarla açık alanların yüklendiği anlamlar değişmeye başlamış, kamusal mekânlarda sanata olan ilgi ve sanat eserinin sahip olduğu estetik değere olan ihtiyaç artmıştır. Günümüzde bireyleri farklı alternatiflerle bir araya getiren kamusal alanlarda; mekânsal kaliteyi arttırmak adına kullanıcılarla iletişim halinde olan sanatsal düzenlemelere sıklıkla yer verilmektedir. Çağdaş sanatçı, geleneksel sergileme yöntemlerinde değişiklik arayışına girerek ürettiği tasarımları ile izleyiciler arasındaki ilişkinin güçlenmesini hedeflemektedir. Sanatçı farklı strüktürleri, malzemeyi güncel tekniklerle birlikte kullanmaya yönelik uygulamaları üzerinde çalışmaktadır. Bunlardan biri olan, kentsel peyzaj ile ilişkisi düşünülerek oluşturulan ve ‘yerleştirme sanatı’ olarak ifade edilen mekânsal enstalasyonlar ile kentliler alan kullanımı açısından farklı deneyimler yaşama imkânı bulabilmektedir. Çalışmanın amacı, strüktür türlerinden biri olan, özellikle büyük açıklıkları geçmede avantaj sağlayan, malzeme ve uygulama açısından sunduğu esnek yaklaşımlarla şehir içine rahatlıkla adapte edilebilen asma-germe strüktür ile oluşturulan enstalasyonları malzeme-yerleşim-renk-geçirgenlik ekseninde incelemektir. Araştırma, konu ile ilgili literatür taraması ile başlamış, güncel örnekler üzerinden sınıflandırma yapılarak bütünselliği destekleyecek bir çerçeve oluşturulmuştur. Elde edilen bulgular ışığında, mekânsal kullanım değeri olan asma-germe strüktürler ile oluşturulan enstalasyonların akılda kalıcı kullanıcı deneyimleri yaratmaya olanak sağladığı, estetik ve işlevsel boyutta etkileşimi arttırdığı görülmüştür. Teknoloji gelişmelerle birlikte kullanım alanlarının daha da artacağı düşünülen asma-germe strüktürlerle oluşturulan enstalasyonların, kent için odak noktası oluşturarak kullanıcı mekân etkileşiminin sürekliliğini destekleyen bir potansiyele sahip olduğu, pek çok âtıl kalmış kamusal alanın fark edilmemiş potansiyeline kavuşmasına imkân tanıdığı anlaşılmıştır.