Abstract
Bu çalışmada, toplum sözleşmesi geleneğinde, Immanuel Kant’ın konumu ele alınacaktır. Toplum sözleşmesi Kant’ta, aklın bir ideası olarak karşımıza çıkar. Kant, “aklın ideasından”, toplum sözleşmesi ideasıyla ilişkili olan bir devlet fikrini anlamaktadır. Ahlâk felsefesinde ödeve merkezî bir rol yükleyerek, iradeyi yasa koymakla sınırladığı gibi, politik düşüncesinde de devletin, kendinde bir ödev olan dışsal bir ilişki şeklinde kurulduğunu savunur. Toplum sözleşmesi Kant için, ikincil ve türetilmiş olup, devletin kendi meşruiyetini gerekçelendirmesinde zorunlu olan ve kökeninde doğanın bulunmadığı, aklın bir ideasıdır. Anayasanın ve yasa koymanın yargılanmasını sağlayan standardı ortaya koymada işlevsel olup, Kant’ın eşit ve özgür ahlâkî varlıklar olarak tarif ettiği pratik öznelerin, devletin ve yasanın uygunluğunu yargılamasında etkin pay sahibidir. Böylelikle bu çalışmanın amacı; Kant’ın politik düşüncesi ve felsefesinin geneli açısından, bir toplum içinde, diğer insanlarla kendi görüşlerini ve yargılarını iletmek suretiyle yaşayabilen kamusal ve otonom bir varlık olarak insanı ele alışında, toplum sözleşmesi fikrinin uyumlu ve bütünlüklü bir sistemi meydana getirme imkânı üzerine bir soruşturma yapmaktır.