Abstract
Türkiye’de yaklaşık son yirmi yılda AKP hükümetleri eliyle geliştirilen kültür politikalarının temel özelliklerinin en iyi gözlenebileceği alanlardan birisi de Aleviliğe dair üretilen söylem ve pratikler olmuştur. Bu alan partinin hem tarihsel ötekisini inşa ettiği hem de Alevilere karşı geleneksel olarak süregelen politik tutumun beslendiği bir düzlem olmuştur. Kapitalist modernleşmenin inşa ettiği kültür politikaları özellikle 20. yüzyılda toplumsal-siyasal-inançsal alanları sanıldığından çok daha fazla etkilemiştir. Hatta bu alanları geleneksel köklerinden radikal biçimde koparak baştan aşağı yeniden biçimlendirdiğini söylemek mümkündür. Referansını modern zaman milliyetçiliğinden alan kültür politikaları, bu anlamda ‘yapıcı/kurucu’ bir işlev üstlendiği söylenebilir. Türk modernleşmesi ve ona eşlik eden kültür politikaları da 19. yüzyılın ikinci yarısından başlamak üzere Türkiye’nin yeni kültürel haritasının oluşumunu etkilemiştir. Etnik ve inanç kimliklerinin bu yeni kültürel haritada kendine yer bul(ama) ması büyük ölçüde Türk milliyetçiliğine evrilecek bu politikaların açtığı veya kapattığı kanallarla ilişkilidir. Neredeyse 20. yüzyılın son çeyreğine kadar devam eden bu politika, Alevilerin de kendilerini görünmez bir alana çekme edimini tetiklemiştir. Özellikle hakim kültürün baskın olduğu mekanlarda yaşayan Aleviler, dramatik deneyimlere maruz kalmışlardır. Cenazeleri, arzu etmedikleri halde camilerden kaldırılmış, ramazan aylarında oruç tutmak zorunda kalmış ya da en azından oruç tutuyor gibi görünmeye gayret etmişlerdir. Kısaca hakim politik kültürün Alevileri hakim inanç ve ritüellerin içine çekme ve böylece adım adım asimile etme süreci, Alevilerin dünyasında da bir ölçüde zorunlu/’gönüllü’ iç destekler yaratmıştır. Bu makalede bugünle geçmiş arasında bağ kurarak son Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sinin Alevilere/Aleviliğe dair politikalarının dili, şiddeti, etkileri ve yansımaları analiz edilecektir. Alevilerle kurulmayan muhataplık ilişkisinin esasta Alevileri görünmez kılarak bu kimliği kültürel dünyadan silip atmayı hedeflemesine dair kültür politikalarının 21. yüzyıldaki yeni biçimleri tartışılacak; ‘görünmez kılmanın’ teknik olarak artık mümkün olamadığı bugünkü koşullarda Alevilerin görünür meşruiyetine rağmen, istikrarlı yasal tanınmazlığına yol açan arkaplan incelenecektir. Niteliksel yöntemlerle yapılacak bu çalışmada devlet arşivleri ilgili politik tutum ve kültür yönünden taranacak ve konuya dair literatürden istifade edilecektir.