Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Orta Asya'dan Doğu Avrupa'ya erken devir Türk sanatında geyik figürleri
Özet
Erken dönemlerde, yaşamlarını idame ettirebilmek için bazı topluluklar avcılık, toplayıcılık veya hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamışlardır. Bu toplumlarda adeta insanın kaderi hayvanın kaderine bağlıdır. Bozkır yaşantısına mensup Türklerde de durum böyle olmuştur. Doğayı etkiledikleri gibi doğadan etkilenmişlerdir. Günlük yaşamlarının yanı sıra inançları da ister istemez bu doğrultuda şekillenmiştir ve Türk sanatı, tam da bu koşullarda doğmuştur. 'Orta Asya'dan Doğu Avrupa'ya Erken Devir Türk Sanatında Geyik Figürleri' başlıklı çalışmamızda, Türk sanatında önemli bir yere sahip olan geyik figürlerini inceledik. Oldukça geniş bir coğrafyaya yayılan arkeolojik buluntuları ve ait oldukları toplulukları, Orta Asya ve Doğu Avrupa olmak üzere iki ana başlık altında ele aldık. Söz konusu coğrafyada geyik, bir av unsuru olarak günlük hayatın önemli bir parçası olduğu gibi, inanç bakımından da yadsınamaz bir kutsallığa sahiptir. Efsanelerde sık sık karşımıza çıkan geyik, insanlara yol gösteren, kahramanlara öncülük eden, ölümsüzlüğün simgesi olan bir hayvandır. Zaman zaman gök unsuru ile ilişkilendirilmiştir ve iki dünya arasında bir köprü görevi de görmektedir. Şamanizm'de önemli bir yere sahiptir. Araştırmamızda, geyik figürlerini Okunyev Kültür dönemi ile birlikte örneklendirmeye başladık. Bu döneme ait en önemli buluntular üzerindeki motiflerden ötürü 'geyikli taş' ismini alan dikilitaşlardır. Tagar döneminde ise söz konusu figürler çok sayıda madeni levhada hayvan üslubu ile ilişkili olarak kendini göstermiştir. Hun sanatında ise tek betimlendikleri gibi mücadele sahneleri içerisinde de yer alan geyikler, deri malzemelerde, keçe örtülerde, at koşum takımlarına ait parçalarda ve çeşitli madeni eserlerde karşımıza çıkmaktadır. Göktürk sanatında kaya resimleri üzerinde ve Bilge Kağan Külliyesi buluntuları arasında gördüğümüz geyikler, 'bozkırın kuyumcuları' olarak anılan İskitlerde ise çok sayıda madeni eser ile döneme damgasını vurmuştur. Avar sanatında Nagyzentmiklos hazinesine ait 2 numaralı sürahide kendini gösteren geyik figürü Hazarlarda ise kemik malzeme üzerinde karşımıza çıkmıştır. Sembolik anlamını İslamiyet'ten sonra da devam ettiren geyik, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu sanatlarında çini, taş, maden gibi çeşitli malzemeler üzerinde görülmüştür ve söz konusu dönemlerde İslam sanatının etkisi ile yeniden yorumlanmıştır. In the early periods, some communities made their living by hunting, gathering or keeping livestock in order to maintain their lives. In these communities, the fate of man depends on the fate of the animal. This was also the case with the Turkish communities who sustained the steppe life. They have been affected by nature as they have affected nature. In addition to their daily lives, their beliefs were inevitably shaped in this direction and Turkish art was born in exactly these conditions. In our study titled "Deer Figures in Early Turkish Art from Central Asia to Eastern Europe", we examined deer figures, which have an important place in Turkish art. We discussed the archeological finds that spread over a wide geography and the communities to which these finds belong under two main sections, Central Asia and Eastern Europe. In the said geographies, deer has an undeniable sanctity in terms of belief, as well as being an important part of daily life as a hunting element. Deer, which is frequently encountered in legends, is an animal that guides people, leads heroes, and is a symbol of immortality. It is sometimes associated with the celestial element and also acts as a bridge between the two worlds. It has an important place in shamanism. In our research, we started to exemplify deer figures with the Okunev Culture period. The most important finds from this period are the obelisks, which are called 'deer stones' because of the motifs on them. In the Tagar period, the figures in question appeared on many metal plates in relation to the animal style. In Hun art, deer, which are depicted alone as well as in combat scenes, appear in leather materials, felt cloths, pieces of horse harnesses and various metal works. Deer, which we see on rock paintings in Göktürk art and among the finds of the Bilge Kağan Complex, left their mark on the period with many metal works in the Scythians, who are known as the "jewelers of the steppe". In Avar art, the figure of deer, which shows itself in the jug number 2 belonging to the Nagyszentmiklós treasure, appeared on bone material in the Khazars. Continuing its symbolic meaning after the spread of Islam, the deer was seen on various materials such as tiles, stones and metals in the arts of the Great Seljuk and Anatolian Seljuks and was reinterpreted with the influence of Islamic art in the mentioned periods.
Koleksiyonlar
- Sosyal Bilimler Enstitüsü [1807]