Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi
Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.MSGSÜ'de Ara
Dönemler: Oktay Anılanmert resim sergisi, 9 Haziran 2016-7 Temmuz 2016, MSGSÜ Tophane-i Amire KSM
Özet
Açık denizlerde yol almanın bir sürekliliği vardır ve bu süreklilik içinde insan sanki
zamansızlığın ve hareketsizliğin dümen suyunda ilerler gibidir. Orada ani kararlarla
sert duruşlar ve kalkışlar yapmanın, keskin virajlar almanın, eşikler atlamanın ya
da koyu çizgilerle belirginleştirmiş sınırları aşmanın olanağı yoktur. Açık deniz, bir
süreklilik içerdiği anlamda her şeyi birbirleriyle kaynaştırır, birbirlerine bağımlı kılar
ve böylece her tür bakış açısını sonsuz bir genişlikte birleştirir. Öyle ki artık hangi
yöne baktığımızın, neye dikkat kesildiğim izin, hızlı mı yoksa yavaş mı gittiğimizin,
nereleri arkamızda bıraktığımızın ve nerelere yaklaştığımızın bir önemi kalmaz;
eğer ille de bir yol alıştan söz edeceksek, yalnızca şunu söyleyebiliriz: Bu, gizemli
bir ilerleyiştir; zaman ve hareket, bir durağanlığın arasına saklanmıştır. Yol alışın
fark edilebilmesi adına, öncelikle o durağanlığın algılanması gerekir.
Karmaşık, insana sorumluluklar ve görevler yükleyen bir yaşamı terk edip bir gün
kendilerini açık denizlere bırakmayı hayal edenler, bir olasılıkla bu durağanlığın
rahatlığına kavuşmak isteyenlerdir. Sert duruşlardan ve kalkışlardan, keskin
virajlardan, eşiklerden, sınırlardan ve farklı bakış açılarından kurtulmak arzusudur
bu ... Oktay Anılan mert öncelikle bir sanatçıdır elbette; aynı zamanda da bir öğretim
üyesidir. Onun da bu anlamda yaşamı sorumluluklar ve görevleri€ doludur. Ama
o, bir yandan da bir denizcidir. Yaşamının büyük bölümünü denizlerde geçirmiş ve
kimliğini bu durağanlığın ortasında kurmuştur. O halde onun yalnızca durağanlığı
seçtiğini, sanatçılığından ve öğretim üyeliğinden gelen yükleri, dalgaların monoton
gidiş-gelişlerine tercih ettiğini mi düşünmeliyiz? Bu, çok sığ bir yargı olurdu.
Denizlere açılmanın durağanlığı, pek çok kişi için çekicilik nedeniyse de aslında durum
başkadır; bir denizcinin, teknedeki sıradan bir yolcudan farklı olduğunu sezmek
zorundayız. Sıradan yolcu, sonsuz bir boşluğu seyre dalmışken ve durağanlığın
algıları yavaşlatan, kasları gevşeten, zihni körelten ortamına iyice gömülmüşken,
teknenin sorumluluğunu üstlenmiş denizci ise o durağanlığı çözümlemeye çalışır;
haritalar arasında kaybolur, derinlik göstergeleri ile ilgilenir, hava raporlarını
inceler, çevredeki diğer "şey"leri gözlemler, yakıt deposunu denetler, yeme-içme
programını yapar ve teknesini hedefe ulaştırabilecek bir rota saptamayı amaçlar.
Demek ki açık denizin durağanlığı kimine göre bir boşluk iken, kimine göre de sayısız
sorunun ve çözümün yer aldığı, rotaların ve hedeflerin yığıldığı dinamik bir alandır.İşte Oktay Anılanmert'in sanat serüvenine bir kez daha göz atıldığında, ilk bakışta açık denizin o durağanlığı ile
karşılaşılacaktır; özel yaşamı gibi sanat yapıtları da bize engin bir bakış açısının ve onun uzantısında kararlı bir estetik
yaklaşımın izlerini sunacaktır. Belki onun yapıtları, bu nitelikleri ile yine sürekliliğin, zamansızlığın ve hareketsizliğin
duygusu ile doludur. Fakat o yapıtlar bu duyguyu nasıl, ne zaman ve hangi süreçlerin ardından edinebilmişlerdir? Sorulması
gereken budur ve o sorunun yanıtı, kendiliğinden ortaya çıkmış "durağanlık", "sakinlik", "boşluk" vb. kavramlarını öne
sürerek, kolayca verilemez. Bunlar, bir denizcinin, açık deniz sorumluluğu bağlamında açıklanabilir ancak; durağanlığı
çözümleme ve onu yeniden oluşturma bağlamında ... Ve haritalar, göstergeler, raporlar, incelenen "şey"ler, denetimler,
programlar ve rotalar bağlamında ... Sonuçta, bu yapıtların yer aldığı dinamik bir alanı fark etmek zorundayız.
Mim sanatı ve açık denizler ... Bir gezginin önlenemez merakı. .. Durağanlığın ve boşluk duygusunun biçimlendirilmesi. ..
Biriktirilen basit nesneler ve hiç kimsenin önemsemediği bazı durumlara çok yakından bakma arzusu ... Ve yüzlerce sanat
yapıtı ... Oktay Anılanmert'in sanat yaşamı bugüne kadar bunları içine alarak bir duyguya ulaşmışsa ve o duyguyu da biz
hemen "süreklilik", "zamansızlık" ve "hareketsizlik" kavramlarının dış görünüşleri ile tanımlıyorsak, o noktada eksik
bir şeyler kalıyor demektir. Eksik kalan şudur: Bunlar "kendiliğinden" kavramlar değildir; uzay boşluğunda, bizim onları
fark etmemiz için öylece bekleyip durmamışlardır. Onları tüm halleriyle, yani her "yeniden-oluş" halleriyle düşünmemiz
gerekir. Çok bellidir ki Oktay Anılanmert, bu kav·ramları hem yaşamında hem de sanatında yeniden tanımlamış ve onları
yeniden var edip biçimlendirmiş ve bir duyguya dönüştürmüştür. Eğer biz böyle bir duyguya kapılmışsak, bunlar tam
anlamıyla icat edilmiş ve sürekli olarak yenilenmiş kavramlardır; bu bakımdan da mükemmel bir estetik süreçtir.
Gündüz Vassaf, 2008 yılında Oktay Anılanmert için bir yazı yazmıştı; şöyle diyordu: "Denizde birbirini takip eden, hepsi bir
öncekinden farklı dalgalardır resimleri. Oktay'ın resimlerine bakın. İşte artık oldu diyenlerin tersine, bizi de arayışına kattığı,
mükemmeliyetin sonsuzluğuna yolculuğunun farklı ifadeleridir. /. .. Oktay'ın resimlerinde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Fuzuli
için yazdıklarını bulurum. ' ... Durmadan soyunur. Fırtınaya tutulmuş bir gemi gibi durmadan bir şeyler atar ve attıkça başı
yukarıya doğru yükselir. Tecridin tam zirvesinde başı bulut/ardadır."
Gündüz Vassaf'ın tümceleri, en belirgin biçimde şunu açıklıyor: Oktay Anılanmert, kendisini bir sürekliliğin, zamansızlığın
ve hareketsizliğin içinde bulmadı; bunlar onun doğuştan gelen özellikleri olamazdı. O, böyle bir duyguya erişebilmek
için, rotasını bu yönde tutabilmek için, "tecrit" diye de bir kavrama sarıldı. O "tecrit", kendisini her şeyden soyutlama ya
da geri durma ile oluşmadı; o da dinamik bir kavram olarak yaşamına ve sanatına girdi. Çok açık ki "tecrit" kavramı da
Oktay Anılan mert tarafından yeniden icat edilmişti ve estetik mükemmeliyeti yaratma yolunda kullanılmıştı.
Şimdi bu sergide izleyiciler, sanatçının farklı dönemlerinden seçilmiş örnek yapıtlar ile karşılaşacak ve onun yaratmış
olduğu durağanlığı, sakinliği deneyimleyecek. Bu duygular, açık denizi seyretmek kadar haz vericidir, ama o açık deniz
görüntüsünün içine saklanmış dinamik bir alanı da hiç gözden kaçırmamak gerekir.
Koleksiyonlar
- Kitaplar [356]