Özet
Sanatı anlamaya çalışırken, Dürer’in ve öte yandan Rembrandt’in eserlerinde mekânı ne derece farklı düzenleyip afsallandırdıklarını gözlemleyen Heinrich Wölfflin (1864–1945), Rönesans-Barok ikililiğini apaçık ortaya koyarak sanat yaratımındaki farklı biçimlendirme olasılıklarının yelpazesini belirlemişti.
Bu ünlü sanat tarihçisinin yalnızca Batı’daki figüratif gelişimin küçük bir bölümünü incelediği araştırmanın, özü itibarıyla rasyonellik-irrasyonellik karşıtlığına kadar götürülüp sanat yaratımının tümüne yayılabileceği daha sonraları anlaşılmıştır. Nitekim 1910 yılında Kandinsky ile başlayan, Mondrian’a uzanan ve günümüze kadar gelen Soyut Sanat, yalnızca resmin değil, tüm tasarım dallarının temel öğelerinin söz konusu yelpazede bulunabileceğini kanıtlayacaktır.
Figüratif resme genellikle sırtını dönen İslam sanatçısı ise, iki boyutlu biçimlendirme olanağını özellikle güzel yazıda, hat sanatında yakalamıştır. Batı sanatçısının ancak son zamanlarda farkına varabildiği eşitlik yollarının, hat ustaları tarafından yüzyıllardır başarıyla denenmiş olması son derece ilginçtir.
Böylece hat sanatı, geçmişe bağlı, ikinci veya üçüncü dereceden bir faaliyet alanı olmaktan çıkarak çağdaş soyut resim sanatının çeşitli eğilimleriyle doğrudan ilişki kuran; kimi zaman onlardan esinlenen, kimi zaman da onları etkileyebilen bir nitelik kazanmıştır.
Prof. Emin Barın, İslam dünyasında bu ilişkiyi büyük bir yetenek ve beceriyle gerçekleştirebilmiş önemli sanatçılardan biridir. Geleneksel bir veya birkaç üslubu akademik anlayışla belli bir düzeyde sürdürme eğiliminden uzak duran Barın, güzel yazı ile rasyonellik-irrasyonellik yelpazesini oluşturan çeşitli modern akımlar arasında sağlam köprüler kurmayı başarmış ve bazı çalışmalarında Batılı sanatçılara yeni ilhamlar verebilecek sonuçlara ulaşmıştır. Bu nedenle, başlangıç gücünü ve ilhamını geleneksel biçimlendirme alışkanlıklarından almakla birlikte, serginin büyük ölçüde çağdaş bir temele oturduğunu söyleyebiliriz./
Prof. Dr. Bülent Özer