Abstract
İnsanlık, dört milyon yıl önce ayağa kalkmış bunu hayatta kalabilmenin avantajı haline getirmiştir. Ayağa kalkınca iki eli boşa çıkmış, kendini el becerisi ve ustalık gerektiren üretim sahasının içinde bulmuştur. Sanat edimi de bu dönemde ortaya çıkmış, tarih boyunca uygulayıcıları, malzeme çeşitlilikleri, terminolojisi ve anlatım biçimleri ile özel bir alan haline gelmiştir. Tezin ilk kısmında kent gezgininin yaşam alanı olan kentlerin tarihçesi ele alınmış ve literatür taraması sırasında kent için seçilen ölçek metropol olarak belirlenmiştir. Araştırmanın odaklandığı zaman aralığı ise tüm dünyada ve Türkiye'de disiplinlerarası üretim ile kavramsal sanat anlayışının hakim olduğu 1960 sonrası dönemdir. Dadaizm ile başlayan sanatta yürüme edimi, mekânın sorgulanması ile biçim bulmuş, hemen ardından Sürrealizme karşıt bir anlayış olarak görülen Lettrist Enternasyonel'e göre ise yürümek bir sanat edimi değil, esin biçimidir. Yürümenin sanat pratiklerinden biri haline gelmesi derivé(sürüklenme) tanımının açıklanması ile ilan edilmiştir. Bu kapsamda, çalışmada örnek olarak ele alınan sanatçıların, büyük kentlerde (metroplollerde) yaşayan, atölye dışında yürüme eyleminden esinlenen ve yürüme-düşünme etkileşiminden türeyen kavramlarla eserler üreten sanatçılar olmasına dikkat edilmiştir. Kendisi de bir kent gezgini özne olan bu çalışmanın yazarı, yürüyüşleri sırasında bütüncül bir karakter olan flanör - flanöz modelini örnek almıştır ve bu model ile kentin karmaşasının içinde, gündelik hayat verilerini ve kent deneyimlerini izlemiştir. Kent yaşamının insana hissettirdiklerini, duygusal, psikolojik ve davranışsal tepkilerini inceleyen bir kavram olan psikocoğrafya kavramı da tezin ana kavramlarındandır. Kavram, modern kent yaşamını sürdüren insanların kaotik hareketlilik ile birlikte, kimi zaman hiç farkında olmadıkları tekrarların, zıtlıkların, kayboluşların, kentsel heterotopyaların, hızın, yavaşlamanın sanat üretim pratiklerindeki karşılığı olarak ses, renk, hareket ve biçim olarak karşımıza çıkmaktadır. Adımların rotasız olması, bilinmedik yerlere sürüklenmesi anlamına gelen derivé yöntemi de yürüyen sanatçının eser üretiminde kullanılmıştır. Sanatçı bulunduğu muhalif duruşu ifade ederek ve kimi zaman izleyiciye göründüğü yeri-sahayı işaret ederek kendisini karşı-nın flanözü olarak adlandırmıştır.