Özet
Bu çalışmada doğayı koruma ve doğaya uyum sağlama çabalarının güncel bir söylem olması ve yalnızca mimari alanında değil diğer disiplinlerde de ciddi bir araştırma konusu olması nedeniyle, bu durumun mimaride hangi şekillerde ele alındığı incelenmiştir. Mimari söylemlerde doğanın insanoğlu tarafından müdahale edilmemiş halinin ideal bir yaşam alanı olarak görülmesi, doğanın düzeni ve işleyişini anlamaya yönelik çalışmaların artmasını sağlamıştır. Modern dönemin bir kırılma noktası olarak görülmesi, Modern öncesi dönemlerin idealize edilmesini sağlarken, Modernizm sonrasının ise bir krize işaret ettiği görüşlerini oluşturmuştur. Toplum hayallerinde geçmişe ya da geleceğe referans verilerek ideal olan aranmıştır. Doğanın giderek tahrip olması tarih boyunca üzerinde konuşulan bir konu olduğu için tezde, doğayı temel alan tasarımlar üzerinden mimarinin doğayla kurmuş olduğu ilişkiler incelenmiştir. Çağdaş yaklaşımlar, teknoloji ve bilimdeki ilerlemelerin de etkisiyle doğayı örnek alan mimari yapılar oluşturmaya yöneliktir. Önceki dönemlerde gerçekleşmesi mümkün gözükmeyen, daha iyi bir toplum yaşantısına yönelik tasarımlar ütopya olarak adlandırılmış, ancak yirminci yüzyılın sonlarına doğru teknolojide artan gelişmeler hayali olarak adlandırılan tasarımları dahi gerçekleştirme imkanını sunmuştur. Teknolojinin hızlı bir biçimde ilerlediği bu çağda, mimarideki organik eğilimler de değişim göstererek yaşayan yapı fikrini ortaya çıkartmıştır. Genetik alanındaki ilerlemeler, kodlanarak gelişip büyüyebilen hatta ihtiyaçlara göre işlev değişikliği yapabilen konut tasarımlarına, henüz gerçekleşmemiş olsa da dijital ortamda varlık kazandırmıştır. Geçmişteki yaklaşımlar ise doğalmış gibi görünen mekanlar yaratarak aranılan huzurun bulunacağını savunmuştur. İçinde bulundukları dönemlerden rahatsızlık duyan toplumlar çözümün doğanın düzeni ve işleyişinde bulunacağını düşünmüştür. Doğanın bozulmamış düzeninin geçmişte kaldığına inananlar, imrendikleri geçmişe sahip olmak için o döneme özgü mimariyi ve şehir düzenini kendi çağına taşımaya çalışmıştır. Romantik eğilime sahip olmayanlar ise teknolojinin savunuculuğuyla ideal hayallerini gelecekte aramıştır. Doğa ve mimari arasındaki ilişki ve benzerlikler doğadan esinlenen ve doğayla bütünleşen mimari yaklaşımlarında görülmektedir. Seri üretimin etkilerine, doğal kaynakların hızla tükenmesine ve standart yaşamların oluşturduğu koşullara tepki olarak doğaya yönelim fikri benimsenmiştir.