Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
THE SUBLIME AND THE CREATION OF IDENTITY IN MINOR LITERATURE IN A COMPARISON OF "THE OLD MAN AND THE SEA" AND "THE PREY"
Abstract
Buzdağı Teorisi'nin öncüsü Ernest Hemingway'in, intiharından 10 sene önce yazdığı, 1952'de yayımlanan İhtiyar Adam ve Deniz adlı romanı yazarın önde gelen yapıtlarından biridir. Roman, 84 gündür balık yakalayamayan Kübalı ihtiyar balıkçı Santiogo'nun 85. günde yakaladığı kılıç balığını zorlu bir mücadele sonunda sandalının yanına bağlamasını ve balığı evine götürürken balığın köpek balıkları tarafından zalimce yenmesini anlatır. Yine balık - balıkçı - deniz ilişkisi üzerinden kurgusunu oluşturan Bilge Karasu'nun Avından El Alan adlı metni ise 1980'de yayımlanan Göçmüş Kediler Bahçesi adlı kitabındaki 12 öyküden/masaldan biridir. Metin, birbirini tamamlayan üç farklı anlatı üzerinden örülür. Balıkçının tuttuğu bir balığın, kolunu kapması ile başlayan hikâye boyunca balık - balıkçı ilişkisinin tam olarak adı konulamasa da bu ilişkide algı sınırlarımızın çok üstünde olan bir hal, tam bir aşkınlık hali, söz konusudur. Çift katmanlı bir analiz öneren bu çalışmada, öncelikle, 20. yüzyılın önde gelen iki farklı yazarı olan Ernest Hemingway ve Bilge Karasu'nun benzer konulu İhtiyar Adam ve Deniz ve Avından El Alan yapıtlarındaki av - avcı - deniz ilişkisi Kant'ın 'Yüce' hissine başvurarak karşılaştırılacaktır. Bu çalışma aynı zamanda, karşılaştırmalı edebiyat örneklerini kullanarak Kant'ın 'Yüce' hissini açıklığa kavuşturmayı hedeflemektedir. Analizin ikinci aşamasında, benzer kurgulu iki yapıt, yapıtlardaki kimlik oluşumu ve farklı 'Yüce' hislerini tarifte majör edebiyat ve minör edebiyat ayrımı üzerinden değerlendirildiğinde Avından El Alan öyküsünün minör edebiyata dâhil edilmesi uygun olacaktır. Türsel olarak bir aidiyete yaslanan İhtiyar Adam ve Deniz romanında imgenin yer değiştirmesi ve bu imgenin adlandırılması çabası içinde yapıtın türünün okur tarafından yeniden sorgulanması söz konusu değildir. İhtiyar Adam ve Deniz anlatılacaktır okura, roman sınırları elverdiğince. Karasu'nun yapıtı içinse, öncelikle türsel özellikleri ile düşünüldüğünde, minör edebiyatın temel özelliklerini yansıttığı söylenebilir. Ancak, belirtmek gerekir ki, edebi özellikleri gözetilerek iki yapıtın detaylı bir karşılaştırılmasının yapılması başka bir çalışmanın konusu olup bu çalışmadaki tartışmanın kapsamının ötesindedir. Diğer bir deyişle, bu çalışmanın ikinci aşamasında minör edebiyattaki kimlik oluşumuyla ilişkisi açısından sadece özet olarak karşılaştırmalı 'Yüce' analizi yapılacaktır. Ayrıca vurgulamak gerekir ki, bu çalışma, 'Yüce' hissini yorumlamanın muhtelif yöntemlerinden sadece biridir. İhtiyar Adam ve Deniz'de işlenen sevgiyi, balık - balıkçı üzerinden özne - nesne ikiliğinin ortadan kalkmaya yaklaştığı bir durum olarak düşünürsek ve bu durumu sevgide hayal gücünün sınırlarının aşılması, algılarımızın yetersiz kalması; aşkın hale yaklaşmadan ötürü 'Dinamik Yüce'ye yakınlık içerisinde değerlendirirsek, romanda balıkçının ontolojik olarak varoluşunu sorgulaması ile 'Dinamik Yüce' arasındaki gelgitler göze çarpar. Avından El Alan'da özne - nesne ikiliği üzerinden balık - balıkçıyı düşünecek olursak, ilk başta balığın balıkçının nesnesi olması söz konusuyken çok kısa sürede bu durum tek bir özne olma durumuna gider. İhtiyar Adam ve Deniz'de balıkçının balığa duyduğu sevginin zaman zaman 'Dinamik Yüce' özelliğine yakınlığı - sadece yakınlığı - vurgulansa da, Avından El Alan öyküsünde balıkçı ve orfinoz bir olup canavara dönüştüğü andan itibaren süregelen bir aşk ve aşkınlık durumu ve "aşk"ın vücut bulduğu yaratığın algı sınırlarımızın kapasitesini aşması tam olarak 'Dinamik Yüce' özelliklerini yansıtır gibi gözükmektedir. İhtiyar Adam ve Deniz'de sadece balıkçı Santiago'nun denizi ve balığı 'Matematik Yüce' ve 'Dinamik Yüce' olarak tasavvuru, ihtiyar balıkçının bilinç akışı üzerinden okura yansıtılırken, Avından El Alan'da anlatının geldiği yer denizin 'Matematik Yüce' olarak okunması olanağını bize açar. Anlatı, sonrasında, balık ile balıkçının oluşturduğu yaratıkla, okurun - hayal gücüne sıkışarak, yeni bir algı yaratması ile - kendi 'Dinamik Yüce'sini bulmasına imkân sağlar. Santiago, Gulf Stream'de kılıç balığı avlamaktadır. Avından El Alan öyküsünde ise deniz, Gulf Stream akıntısı gibi adı ve belli özellikleri sürekli vurgulanan bir deniz değildir; sadece denizdir. Hep 'Matematik Yüce' olan bu denizin İhtiyar Adam ve Deniz romanındaki gibi sürekli belli özelliklerle sınırlandırılmaması da kişiliğinin/kimliğinin devinimli yapısını olanaklı kılar. Bu da, yine majör edebiyatın sınırlandırıcı yapısını kırmaya yönelik bir olanak sunar. Buzdağı Teorisi’nin öncüsü Ernest Hemingway’in, intiharından 10 sene önce yazdığı, 1952’de yayımlanan İhtiyar Adam ve Deniz adlı romanı yazarın önde gelen yapıtlarından biridir. Roman, 84 gündür balık yakalayamayan Kübalı ihtiyar balıkçı Santiogo’nun 85. günde yakaladığı kılıç balığını zorlu bir mücadele sonunda sandalının yanına bağlamasını ve balığı evine götürürken balığın köpek balıkları tarafından zalimce yenmesini anlatır. Yine balık – balıkçı – deniz ilişkisi üzerinden kurgusunu oluşturan Bilge Karasu’nun Avından El Alan adlı metni ise 1980’de yayımlanan Göçmüş Kediler Bahçesi adlı kitabındaki 12 öyküden/masaldan biridir. Metin, birbirini tamamlayan üç farklı anlatı üzerinden örülür. Balıkçının tuttuğu bir balığın, kolunu kapması ile başlayan hikâye boyunca balık – balıkçı ilişkisinin tam olarak adı konulamasa da bu ilişkide algı sınırlarımızın çok üstünde olan bir hal, tam bir aşkınlık hali, söz konusudur. Çift katmanlı bir analiz öneren bu çalışmada, öncelikle, 20. yüzyılın önde gelen iki farklı yazarı olan Ernest Hemingway ve Bilge Karasu’nun benzer konulu İhtiyar Adam ve Deniz ve Avından El Alan yapıtlarındaki av – avcı – deniz ilişkisi Kant’ın ‘Yüce’ hissine başvurarak karşılaştırılacaktır. Bu çalışma aynı zamanda, karşılaştırmalı edebiyat örneklerini kullanarak Kant’ın ‘Yüce’ hissini açıklığa kavuşturmayı hedeflemektedir. Analizin ikinci aşamasında, benzer kurgulu iki yapıt, yapıtlardaki kimlik oluşumu ve farklı ‘Yüce’ hislerini tarifte majör edebiyat ve minör edebiyat ayrımı üzerinden değerlendirildiğinde Avından El Alan öyküsünün minör edebiyata dâhil edilmesi uygun olacaktır. Türsel olarak bir aidiyete yaslanan İhtiyar Adam ve Deniz romanında imgenin yer değiştirmesi ve bu imgenin adlandırılması çabası içinde yapıtın türünün okur tarafından yeniden sorgulanması söz konusu değildir. İhtiyar Adam ve Deniz anlatılacaktır okura, roman sınırları elverdiğince. Karasu’nun yapıtı içinse, öncelikle türsel özellikleri ile düşünüldüğünde, minör edebiyatın temel özelliklerini yansıttığı söylenebilir. Ancak, belirtmek gerekir ki, edebi özellikleri gözetilerek iki yapıtın detaylı bir karşılaştırılmasının yapılması başka bir çalışmanın konusu olup bu çalışmadaki tartışmanın kapsamının ötesindedir. Diğer bir deyişle, bu çalışmanın ikinci aşamasında minör edebiyattaki kimlik oluşumuyla ilişkisi açısından sadece özet olarak karşılaştırmalı ‘Yüce’ analizi yapılacaktır. Ayrıca vurgulamak gerekir ki, bu çalışma, ‘Yüce’ hissini yorumlamanın muhtelif yöntemlerinden sadece biridir. İhtiyar Adam ve Deniz’de işlenen sevgiyi, balık – balıkçı üzerinden özne – nesne ikiliğinin ortadan kalkmaya yaklaştığı bir durum olarak düşünürsek ve bu durumu sevgide hayal gücünün sınırlarının aşılması, algılarımızın yetersiz kalması; aşkın hale yaklaşmadan ötürü ‘Dinamik Yüce’ye yakınlık içerisinde değerlendirirsek, romanda balıkçının ontolojik olarak varoluşunu sorgulaması ile ‘Dinamik Yüce’ arasındaki gelgitler göze çarpar. Avından El Alan’da özne – nesne ikiliği üzerinden balık – balıkçıyı düşünecek olursak, ilk başta balığın balıkçının nesnesi olması söz konusuyken çok kısa sürede bu durum tek bir özne olma durumuna gider. İhtiyar Adam ve Deniz’de balıkçının balığa duyduğu sevginin zaman zaman ‘Dinamik Yüce’ özelliğine yakınlığı – sadece yakınlığı - vurgulansa da, Avından El Alan öyküsünde balıkçı ve orfinoz bir olup canavara dönüştüğü andan itibaren süregelen bir aşk ve aşkınlık durumu ve "aşk"ın vücut bulduğu yaratığın algı sınırlarımızın kapasitesini aşması tam olarak ‘Dinamik Yüce’ özelliklerini yansıtır gibi gözükmektedir. İhtiyar Adam ve Deniz’de sadece balıkçı Santiago’nun denizi ve balığı ‘Matematik Yüce’ ve ‘Dinamik Yüce’ olarak tasavvuru, ihtiyar balıkçının bilinç akışı üzerinden okura yansıtılırken, Avından El Alan’da anlatının geldiği yer denizin ‘Matematik Yüce’ olarak okunması olanağını bize açar. Anlatı, sonrasında, balık ile balıkçının oluşturduğu yaratıkla, okurun – hayal gücüne sıkışarak, yeni bir algı yaratması ile – kendi ‘Dinamik Yüce’sini bulmasına imkân sağlar. Santiago, Gulf Stream’de kılıç balığı avlamaktadır. Avından El Alan öyküsünde ise deniz, Gulf Stream akıntısı gibi adı ve belli özellikleri sürekli vurgulanan bir deniz değildir; sadece denizdir. Hep ‘Matematik Yüce’ olan bu denizin İhtiyar Adam ve Deniz romanındaki gibi sürekli belli özelliklerle sınırlandırılmaması da kişiliğinin/kimliğinin devinimli yapısını olanaklı kılar. Bu da, yine majör edebiyatın sınırlandırıcı yapısını kırmaya yönelik bir olanak sunar.
Source
Folklor/EdebiyatVolume
23Issue
90Collections
- TRDizin [756]