Abstract
Kutu gibi evlerde, kutu gibi yerlerde yaşanıyor. Eve duyulan bağlılık geçmişteki gibi değildir. Gün gelir bu düz çatılı kutu evler, bizim ya da bizden sonraki aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılayamayabilir, çeşitli nedenlerle satılabilir ya da bir müteahhitte verilebilir. Yarın taşınabiliriz. Böylece, bu ev silinir ve yerine yeni bir bina yapılır. Geçmişteki bu ev, artık imgelemde ve eşyalarda yerini alır. Bellek artık nereye gitsek yanımızda götürebildiğimiz eşyalarda devinir: Bir varaklı aynada, dededen kalma bir kütüphanede ya da küçük ahşap bir kutuda... Ev, sınırlı biçimini yitirebilir. Taşınırken ev, aylar öncesinden toplanan koli kutularının içine özenle yerleştirilir. Bir tüketim nesnesinin koli kutularına yerleşmesi gibi ev de kutuya girer ve kutular vasıtasıyla başka bir yere taşınır. Ev kutudadır. Hatta ev, artık içindekilerle bu kutudur. Taşınmayla ev fiziksel olarak yer değiştirir gibi görünse de, aslında hep zihinlerde durmaktadır. Yer değiştiren asıl durum ise, anlam olarak, kutuların evle yer değiştirmesidir. Ev denilen yer bir alanın ötesinde, zaman kavramını da barındıran bir mekândır. İmge olarak bir evden hala söz ediliyorsa, o ev bir yer olmaktan çıkan, bir mekân, bir tahayyüldür. Ve kutularla diğer yerlere bu mekân tahayyülü ve bellek taşınır. Sergilenen çalışmalarda ev ve nesneleri, koli kutularıyla bir araya getirilir. Tüketim toplumunun ve taşınma zamanlarının vazgeçilmez nesnesi olan koli kutularına, ev bağlamında tekrar baktırılır. Kutularla oluşturulan çalışmalarla, bir ev imasında bulunulur ve evin içtenlik mekanı olarak düşünülen anlamı geri çağrılmak istenir.