Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Yazmacılık sanatımız içinde Hitit Eserlerinin yorumu
Abstract
Pamuklu, keten veya nadiren ipekli kumaşlar üzerine, kalem diye tabir edilen fırça veya kalıp, yahut her ikisi birden kullanılarak yapılan kumaş süsleme sanatına 'yazmacılık', bu sanatla uğraşan kişilere de 'yazmacı' denir. Yazmacılığın nerede ve nezaman başladığına dair bilgiler net olmamakla birlikte, Orta Asya veya Güneydoğu Asya kökenli olduğu düşünülmektedir. Bu sanatın yapıldığı önemli bazı merkezler; Tokat, İstanbul, Kastamonu, Ankara, Elazığ, Bartın, Gaziantep, Malatya ve Hatay'dır.Anadolu insanının kişisel renk ve desen anlayışıyla ortaya çıkan yazmalar geleneksel kullanım alanlarına göre başlıca yedi guruba ayrılırlar. Bunlar; başörtüsü, bohça, seccade, yorgan yüzü, yastık yüzü, mendil ve yağlıklardır. Yazmacılık sanatımız, günümüze gelene kadar birçok unsurdan etkilenmiştir. Bu unsurların başında, sosyal ve kültürel değişimleri, endüstrileşmeyi ve teknik gelişmeleri sayabiliriz. Günümüzde yazmalarda çok farklı renk ve desen bir arada kullanılabilmektedir. Genellikle, köşe yastığı, fular, perdelik veya heybe olarak üretilen ürünler, daha çok turistik bölgelerde alıcı bulmaktadırlar. Yazmacılık sanatına sahip çıkarak onu daha ilerilere taşımak isteyen kişiler ise, bu sanatı yorumlayarak daha modern ama özünü kaybetmemiş sanat eserleri ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Anadolu' nun uygarlığın beşiği olduğu sözü, hiçte abartılı değildir. Geçmişten beri, doğu ve batı kültürleri arasında bir köprü vazifesi gören Anadolu, birçok uygarlığa yurt olmuştur. Bir yarımada olan Anadolu, Asya ve Avrupa arasında bağlayıcı özellik taşımakta, ayrıca Akdeniz ' deki ulaşım yollarının güzergahı üzerinde yer almaktadır. Bu jeopolitik konumu nedeniyle de, tarih boyunca kültür ve sanat alışverişine olanak sağlamıştır.Anadolu kültür tarihinde, M.Ö. 2500-1700 yılları arasında, Hatti Uygarlığı' nın hüküm sürdüğü görülür. Anadolu yarımadasının bugün için bilinen en eski adı 'Hatti Ülkesi' idi. Anadolu kültür tarihinde, Hititler' den önceki ikinci dönem ise, Hatti- Hitit Beylikleri Dönemi' dir. Bu dönemde, Orta Anadolu' da Asurlu tüccarlar ticaret kolonileri kurmuşlardır. Bu tüccarlar Anadolu' ya gelirken beraberlerinde, dillerini, çivi yazılarını ve silindir mühürlerini getirmişlerdi. Bu döneme ait bilgiler, Asurlu tüccarların yazılı belgelerinden elde edilmiştir. Koloni Çağı' nın Acemhöyük, Alacahöyük, Alişar, Boğazköy, Karahöyük ve Kültepe de bulunmuş olan eserleri Hitit sanatına öncülük yapmışlardır. Anadolu' da Hititler' in varoluşu, M.Ö. 1700' lü yıllara rastlar. Hititler Çağı üç bölüme ayrılır: 1.Eski Hitit İmparatorluğu (M.Ö.1660-1460) 2.Büyük (Yeni) Hitit İmparatorluğu (M.Ö. 1460-1190) 3.Geç Hitit İmparatorluğu (M.Ö. 1200-650) Hititlerin sanatı, Mısır, Sümer veya Babil sanatı kadar ileri düzeyde değildir. Bununla birlikte, bazı sanat dallarında çok ileri düzeyde eserler üretmişlerdir. Bunda, sanatı politik gücün propaganda aracı olarak görmelerinin payı çok büyüktür. Hitit eserleri sırasıyla, mimari eserler, heykel ve kabartmalar, seramikler ve mühürler alt başlıklarından oluşmaktadır.