Abstract
Önceleri obje ve süs eşyası üretiminden başka kullanım alanı bulunmayan camın bir mimari yapı malzemesi olarak kullanılması ilk olarak MS.1.yy'da gerçekleşmiştir. Romalı cam ustalarının önce cam üfleme tekniğini bulması sonrasında ise şeffaf cam üretimini gerçekleştirmeleri sayesinde mimari amaçlarla da kullanıma başlanmıştır. Önceleri binalarda sadece gözetleme deliği veya hava sirkülasyonu amacıyla açılan ufak ve kaba deliklerden, büyük ve görkemli pencere açıklıklarına geçilmiştir. Üretilen pencere boyutları, renkleri ve kalitesi ile pencere açıklıklarının ebatları birbirlerine paralel olarak gelişmiş, Gotik Dönem mimarisi ile de doruk noktasına çıkmıştır. Cam malzemenin mimaride kullanımının bir sonraki önemli sıçraması ise İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimiyle birlikte olmuştur. Özellikle mimaride dökme demir profillerin kullanılmaya başlanması ve üretilen camların kalitesinde ve ebatlarında ki artış ile birlikte yeni bir mimari yaklaşım ortaya çıkmıştır. Bir sonraki önemli adım ise günümüzde halen kullanılmakta olan ve ilk olarak 1956 yılında kullanılmaya başlanan "Float Yöntemidir". Mimari anlamda kullanılabilen ahşap, beton, metal, vb. gibi materyallerin aksine cam, ışık geçirebilme özelliğine sahiptir. Işık geçirgenliği sayesinde mimariyi görünür kılar, iç ve dış mekanları görsel olarak birbirine bağlar. Cam malzemenin bir diğer önemli özelliği de "renk"tir. Malzeme olarak sahip olduğu renk skalası diğer tüm materyallere göre sınırsız sayılabilecek düzeydedir. Işık geçirgenliği ve rengin birlikte kullanılabilmesi sayesinde mimaride oran, orantı, form gibi özellikler belirginleşir, istenilen atmosfer yaratılabilir, mekana değer katılır. 1960ların ortasında Amerika'da başlayan "stüdyo camcılığı" hareketinin gelişimi ile önce Amerika ve sonrasında da özellikle İngiltere'de sanatsal cam uygulamaları mimaride de görülmeye başlanmış, 80'li yıllar ile beraber bu anlayış tüm dünyaya giderek artan bir hızla yayılmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Mimari Sanatsal Cam, Işık ve Renk, Sanatsal Cam Teknikleri.