Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Başlangıcından günümüze Türk sinemasında saç, makyaj, kostüm, aksesuar kullanımları ve estetik yapılanmadaki etkileri
Abstract
Sosyal, kültürel, ekonomik, teknik, estetik tüm yapısıyla sinema, ülke gerçeklerinin ve koşullarının en yoğun yansıdığı sanatlardan biridir. Sinemamızın yüzyılı aşkın yaşam serüveni gözlendiğinde, teknolojik atılımlarının, sanatsal yapılanmasının ve diğer birçok yönelimlerinin gerçekten de en belirgin şekilde ülkemiz gelişimiyle özdeşlik gösterdiği belirmektedir. Sanatsal yapılanmasındaki görsel değerler, estetik ve plastik düzenlemeler açısından ortaya çıkan profilin de, iki gelişim sürecinden oluştuğu belirlenmiştir. Birincisi, başlangıçtan seksenli yıllara ikincisi, seksenlerden günümüze kadar olan gelişim süreci. Sinemanın dünyadaki teknik, estetik gelişimi, ülkemizde de eş zamanlı ve eş bir çizgide izlenmiştir. Belli bir dönem teknik alt yapı ve üretim koşullan açısından çağdaş örnekler arasında olmaya devam etmiş olsa da, sanatsal yapı açısından yeterli üstünlüğü sağlamakta zorlanmıştır. Bunda da en büyük etken, görsel yapışım tümüyle tiyatro sanatının temeline dayandırmış olması bulunmaktadır. Bu durum, günümüze kadar süren yapım ve üretim anlayışı üzerinde de bir ölçüde kalıcı olurken, sinemanın estetik ve plastik yapısındaki gelişmeleri de geciktirmiştir. Kuruluş yıllarının ardından Muhsin Ertuğrul Dönemini de kapsayan süreçte, tiyatro sanatının gölgesi altında varlık gösteren sinemamız, yönetmen başta olmak üzere, bu kurumun tüm elemanlarından, görsel malzeme ve donanımlarından yararlanmıştır. 1948 Vergi İndiriminin, yerli sinema sektörüne getirdiği ayrıcalık, bu sanatın tiyatrodan bağımsızlığım ilan etmesinde, özgür bir yapı kazanmasında belli ölçüde etkin olmuştur. Yeni yapımevleri ve stüdyoların kurulmasından ' itibaren, sinema kendine özgü dilini yaratma ve geliştirme yolunda ilerlemeler kaydetmeye başlamıştır. Tiyatro dışından gelerek sinemaya sahip çıkan sanatçıların, zamanla alam ele geçirmelerine karşın kostüm, aksesuar gibi görsel donanımlarda, saç ve makyaj gibi estetik konularda gerek Şehir Tiyatrolarından gerekse Devlet Tiyatroları opera ve bale bölümlerinden teknik ve estetik destek alınmaya devam edilmiştir. Başlangıçtaki sıkı bağımlılık, kadrolaşma, alt yapı ve birikim meselelerinin oluşmaya başlamasıyla giderek kaybolmuştur. Ancak bu alandakiV gelişmeler ve mesleki. yapılanmalar, hiçbir zaman Batı Sinemaları anlayışında ve düzeyinde gerçekleşmemiştir. Sinemamızın, ülkemizdeki yalnız toplumsal değil, ekonomik sorunlarla da bağlantılı olması, sanatsal yapıda mükemmeliyetçi bir yapı sergilemesine genellikle imkan vermemiştir. Buna karşın, yetenek ve yaratıcılıkta Batılı meslekdaşlarmdan geri kalmayan sanatçılarıyla ve insan kaynaklarıyla bir sektör olmak yolunda ilerlemeye devam etmiştir. Sektör, yıllarca maddi ve manevi zorluklar altında verilen mücadeleler, emek ve çabalarla ayakta kalmış, dünya başyapıtlanyla yanşacak örnekler olmasa bile, bir ülkeye özgünlüğünü ifade edebilme fırsatı veren önemli çalışmalarla faaliyetini sürdürmüştür. Sinemamız, 1 964 yılında Susuz Yaz filminin dünya çapındaki başansıyla adım duyurmuş, gerek teknik gerekse estetik alandaki deneyimleri, arayış ve uğraşlanyla bu günlere varabilmiştir. Ülkemiz gündeminin sinemamızdaki en izlenebilir belirginliği, 1960 mtilalinin yarattığı özgürlük ortamındaki yapılanmasına yöneliktir. Bu yapılanma, Ulusal sinema anlayışıyla ifade edilmiş ve sergilenmiştir. Anlayışın temelini teşkil eden sosyal gerçekçilik, sinemanın genellikle içerik yapısıyla ilgili olmuştur. Toplumsal temaların daha yoğunluklu olarak perdede canlandırılmaya çalışılması, öncelikle bu yöndeki gelişmeleri ve izlenimleri gözler önüne sermiştir. Biçimde ise, içerikten doğan bir yapılanma öngörülmüştür. Ancak bu yapılanma, büyük ölçüde sanatsal açıdan yapım ve üretim mekanizmasının kısıtlı koşullarıyla sınırlı kalmıştır, özellikle kostüm, aksesuar, saç ve makyaj gibi görsel donanım ve estetiklerde, zaman zaman gerekli düzeyin mtturulmasmda zorlanılmışur. Ulusal Sinema Düşüncesinin karakteristiğini oluşturan gerçekçi bakış açısı, 70'lerde 'Yılmaz Güney' sinemasında farklı bir yönde de olsa belli bir düzey kaydederken, 80'li yıllar sinemasına geçişi de kolaylaştırmış ve hazırlamıştır. Seksen ihtilalini takip eden süreçte, kesintiye uğramış toplum düzeni yeniden kurulmaya çalışılırken, çağm ve ülkenin gelişim çizgisi bütün yönleriyle sinemaya aksetmeye başlamıştır. Uzun yıllar toplumdan sinemaya yansıyarak yoğun şekilde hissedilen romantizm, baskınlığını ve anlamım giderek yitirmiş ve yerini yalın bir gerçekliğe bırakmıştır. Geçmişte belli bir dönem sosyal gerçekçilikle birlikte yürüyen star sistemi, yetmişlerin ikinci yansında etkinliğini kaybetmiş, sinema topyekün bir değişimin ve yeni bir yapılanmanın eşiğine gelmiştir. Bu yapılanma,VI teknolojik düzeyin yanısıra sanatsal değer ve koşullarda da geçerli olmuştur. Toplumun çeşitli katmanlarının ve bireylerinin sorunları, gündelik yaşam biçimleri, ele alınırken, perdeye gerçekçi yaklaşımlarla ele alman görsel yapılar yansımaya başlamıştır. Filmsel atmosferdeki mekan ve insan görünümleri gözleme, araştırma ve incele^nçye dayanan tasarımlarla ve estetik detaylarla ifadelendirilmeye çalışılmıştır. Kısaca, mesleki alanda adeta bir kırılma noktası belirginleşmeye başlamıştır. Yönetmeninden, y apımcısına, oyuncusuna, seyircisine dek. Ülkemiz, yeni bir çağın etkinlik sürecinde gelişim, değişim ve dönüşümlere maruz kainken, sinemamız da bununla uyumlu, adeta bir 'kabuk değiştirme' eylemi içine girmiştir. Değişimi, Özellikle sinemanın görsel yapısmda izlemek mümkündür. Çünkü sinemayı sanat olmaya götüren koşullar içinde teknolojik alt yapının tek basma yeterli gelmediği görüşü, ağırlık kazanmıştır. Teknik yapıya eşdeğerdeki seçkin bir görsel yapının ve kabul edilebilir bir estetik düzeyin, ne denli önemli ve değerli olduğu benimsenmiştir. Sinemamızın ulusal olduğu kadar, evrensel bir varlık göstermesinde tüm bu koşulların belirli bir bilinç noktasında buluşmalan gerektiği, kaçınılmaz bir durum olarak ortaya çıkmıştır. Teknik ve estetik kalite açısından özendiği ve zaman zaman kendisine örnek aldığı batı sinemalan gibi çağdaş bir çizgiye ulaşmak, sinemacılanmızm istek ve amaçlan araşma girmiştir. Sektörel alanda bu yönde yavaş ta olsa bazı adımlar atıldığı gözlenmiş ve olumlu izlenimler saptanmıştır. Geçmişten günümüze gelinirken saptanan önemli gelişmelerden biri, sanat yönetiminde gerçekleşmiştir. Sanat yönetimi, özgün bir yapılanma süreci içine girmiştir. Film yapım ve üretiminde kişisel sorumlulukların, sevgi ve özverilerin yanısıra mesleğin etkinliği, uzmanlaşmış kadroların desteğiyle ağırlık kazanmıştır. Aynca meslek, özgün bir dal olarak ulusal film festivalleri kapsamına alınmış, başanlı çalışmalar ortaya koyan sanatçıların ödüllendirilmesi uygulaması başlatılarak, bu konuda belirli bir motivasyon yaratımına gidilmiştir. Sinema gibi yalnız düşüncelere değil, duygulara da hitap eden bir sanatın geleceği ve hatta gelecekteki başanlan, etkin eğitim disiplinleri eşliğinde, gerekli olanak ve koşulların bir arada olmasını hedefleyen gelişkin bakış açılan ve ilerici anlayışlarla gerçekleşecektir. Bu bilinç ve inanç, gün geçtikçe ağırlığım hissettirmektedir.vn Anahtar kelimeler: Sanat yönetimi, görsel yapı, toplumsal yapılanma, kültürel hareketler, ekonomik koşullar.