Abstract
Bir figür olarak göçmen, görsel kültür araştırmalarının üzerinde en meşgul olduğu imge biçimlerinden biridir. Aidiyetsizlikle hemhal olmuş göçmen, bulunduğu yerin ritüel ve davranış biçimlerine uymayan ve bu uyumsuzluk haline istinaden anlaşılmaz, anlaşılmazlığına içkin bir biçimde de tekinsiz, ayrıksı bir figür olarak sinema, edebiyat, şiir, gazete ve dergi gibi imge üreten mecralarda görüntü ve ses göstergelerinin ilişiğinde temsile yerleşmiştir. Bu figür, salt vardığı coğrafyada yabancı değildir aynı zamanda ayrıldığı coğrafyaya yabancılaşmıştır. Göçmenin aidiyeti ikiye bölünmüştür, fakat öte yandan böyle bir aidiyet söz konusu da değildir. Aidiyet şayet kimlik anlamıyla kültür, gelenek ve dil altında, bir yere ve o yerdeki bedenlere dair bir bağ taşıma duygusuysa, bu duygunun yarısının başka bir yere ve başka bedenlere aktarılması, aidiyetin mutlak zeminini sarsmaktadır. Kimliği üreten toplum mühendisliğinin ve iktidar mekanizmasının inşa ettiği ben ve öteki göçmen bedende birlikte hüküm sürmektedir. Göçmen ikili aidiyetinin dolaylarında, bir ben ve bir öteki olarak, kimliğinin bir yarısını diğer yarısına tercüme etmektedir. Nezaket Ekici, göçmen bir sanatçı olarak öznelliğini ikiye bölen çift kimliğinin kültürel formları arasındaki gel-gitli durumu performans sanatına nakşetmiştir. Ekici'nin sanatındaki göçmen figür, ayrıksılığı parlatılan bir figür değildir, bilakis kimliğin her detayında bu ayrıksılığının kültürel inşasını sorgulamakta, ben ve ötekini temas ettirmeye çalışmaktadır. Ekici için ait ol(a)mama durumu tezat bir imgelemle evrensellik şiarına dönüşmüştür. Öznelliği bir yere ait değilse, sanatında onu her yere ait kılabilme olasılığını sahiplenmeye girişmiştir. Sanatçının bedeni, bu arzuyla bir yere, bir inanca ya da bir kültüre değil tüm kültürlere, dillere ve inanç sistemlerine açılmaktadır. Sanatındaki göçmen beden, aidiyetsizliği evrenselliğe tahvil etme istenci ile tezahür etmektedir. Bu minvalde, bu çalışmada Nezaket Ekici'nin performans sanatındaki göçmen figürden hareketle, kimliğin yapısal bileşenlerini yeniden üretmek yerine kimliğin kültürel ve politik inşasından sıyrılan, alternatif bir aidiyet/aidiyetsizlik modelinin izi sürülmeye çalışılmaktadır.