Abstract
Antik Yunanlar, Mısır ve Sümer'den aldıkları heykel sanatına, kendilerine özgü bir biçimde inşa ettikleri dünya görüşleri, felsefi ve sanatsal bakış açıları doğrultusunda yepyeni bir estetik görünüm kazandırarak, 20. yüzyıl Batı modern heykelinin gelişimi açısından görsel ve kavramsal yönden yetkin bir sanat mirası bırakmıştır. Sözgelimi doğadaki nesnel görüntüleri, eserleri aracılığıyla betimleyerek yaşama yansıtan Yunanlar, kavramsallaştırarak idealize ettikleri güzellik ve estetik anlayışlarıyla yeniden biçimlendirdikleri duyumsal gerçekliği tinsel bir gerçeklik alanına dönüştürmüşlerdir. Platon'un güzellik ideası ve Aristoteles'in doğadaki form ve madde (içerik ve biçim) ilişkisini kavramsallaştıran kuramlarıyla mükemmelleşen Antik sanatlar, süreç içerisinde meydana gelen pek çok tarihsel ve kültürel açılımlarla değişip dönüşmeyi sürdürmüş ve sonuç olarak bir yandan kavramsal öte yandan biçimsel yönden büyük bir değişim ve gelişim gösteren Batı modern sanatına ilham veren bir katkı sağlamıştır. Bu ilhamla, Antik Yunan sanatında doğadan öykünerek betimlenen klasik temel ilkelerden esinlenen modern sanatçılar, 20. yüzyılda kendilerine özgü yeni bir sezgi, duyu ve duygu alanı (ruh hali) yapılandırarak her sanatçının kendine özgü kurguladığı benzersiz bir bireysel meta-dil oluşturmuşlardır. Bu itibarla düşünceye ait öznel/soyut nesneleri eserlerinde dışa vuran eş deyişle nesnel dilin yerine öznel kavramsal dili koyan modern sanatçılar, nesnel gerçekliği kavramsallaştırarak idealize ettikleri güzellik ve estetik ilkeleriyle yeniden biçimlendirmiş ve kendilerine özgü tinsel bir gerçeklik alanı oluşturmuşlardır.