Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Türkiye'de 2000'ler sonrası jenerik ilaç piyasasının yerel dinamikleri: Üretim tüketim ağları üzerine inceleme
Abstract
Elinizdeki çalışma Türkiye'de ekonomik krizler ve yoğun biçimde 2000'li yıllar sonrasında kamu harcamalarını azaltmak gibi bir söylemle sıkça gündeme gelen "yerli ve milli ilaç" üretimini, tüketim ağlarındaki mikro ilişkileri ve aktörleri merkeze koyarak incelemektedir. "Küresel" ilaç piyasası karşısında güçlü bir alternatif olarak "ulusal" bir ilaç piyasası geliştirmenin açtığı imkânlara, yerli ilaçla ilişkilenen aktörlerin deneyimleri ve mesleki pratiklerinden yola çıkarak bakılmaktadır. 2016 yılında Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) öncülüğünde yapılan ortak duyurudan sonra, patent koruma süresi dolan "patentli/orijinal" ilaçların "jenerik/muadil" olarak adlandırılan yerli formlarının üretilmesi yoluyla ithalden imale geçiş/ilaçta yerelleşme süreci hız kazanmıştır. Bu çerçevede ilaçta yerelleşme sürecini karakterize eden şey, yeni bir ilaç molekülü keşfine dayanan Araştırma-Geliştirme (AR-GE) temelli ilaçlardan ziyade mevcut moleküllerdeki kısmi farklılaşmaya yoğunlaşan Ürün-Geliştirme (ÜR-GE) odaklı jenerik/muadil ürünlerin yaygınlaşması olmuştur. Jenerik/muadil ilaç ürünlerinin üretimi uzun ve masraflı AR-GE süreçleri gerektirmediğinden, üretim kanallarının ivedilikle yerlileşmesi ve daha az maliyetli ilaç ürünlerine daha hızlı biçimde erişilmesi öncelikli hedefler haline gelmiştir. Hatta Türkiye'nin ilaç pazarında ithalatçı konumdan ihracatçı konuma yükselmesi de önemli bir gelecek vizyonu olarak yerelleşme hedefleri arasında yer almıştır. İlaçta yerelleşme bu anlamda küresel ilaç şirketlerinin baskısı altında kalmadan ilaç üretmenin anahtarı olduğu kadar bir kalkınma aracı olabileceğine dair de işaretler taşımaktadır. Ancak bu süreçte, kamusal harcamaların azaltılmasına dönük tasarruf tedbiri içeren yapısal hedeflerle oldukça uyumlu bir konu olmasına rağmen, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de aşırı ve gereksiz ilaç tüketimiyle mücadelenin zayıf kaldığı gözlenmektedir. Yine bu bağlamda sayıları giderek artan yerel sermayeli jenerik/muadil ilaç üreticilerinin piyasadaki yaygın tüketim manipülasyonuna karşı duruşları, tutumları veya taşıdığı potansiyeller yeterince analiz edilmemiştir. Çalışma boyunca yerelleşme sürecine bakarken bu ilişkiselliğe odaklanılmış, bir "yerelleşme mekanı" olarak seçilen İstanbul Bağcılar'da çalışan doktor ve eczacılar ile yerli ilaç şirketlerine bağlı olup bu bölgede çalışan ya da daha önce bu bölgede çalışmayı deneyimlemiş ilaç mümessillerinden oluşan toplam 60 katılımcıyla görüşme yapılmıştır. Saha araştırması boyunca şu iki temel soru yol gösterici olmuştur: (1) Yerelleşme, yerli şirketlerde çalışan ilaç mümessilleri ile onların etki alanındaki doktor ve eczacılar için ne anlama geliyor ve mesleki pratiklerine ne şekilde etki ediyor? (2) Yerli ilaçlar, ilaç tüketimi ve harcamaları konusunda -eczacı ve doktorların hastalarla arasındaki ilişki de hesaba katıldığında- kamusal yarara dönüşebilecek avantajlar sağlıyor mu? Çalışmanın genel sonuçlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir: 1) İlaçta yerelleşme süreci aktörler arasında yerli tüketme bilinciyle "ekonomik-duygusal" iş birliği yaratmakta ancak gereksiz ilaç tüketimini ve harcamalarını kendi başına azaltma gücü taşımamaktadır. Jenerik/muadil ilaçların orijinal ilaç ürünlerinden farklı olarak birden fazla sayıda markalaşması ve ürün yerine fiyat üzerinden rekabete girmeleri, yerli şirketlerin doktor ve eczacılara yönelik tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde agresif biçimde hareket etmelerine sebep olmaktadır. 2) Yerelleşme sürecinde her ne kadar ithal ürünlerin geri ödeme kapsamından tamamen çıkarılmasına yönelik bir amaç olmasa da ürünlerin yerelleşmesi hız kazandıkça SGK tarafından ödenen ilaç gruplarında daha çok jenerik/muadil ürünler yer almaya başlamıştır. Bu da ilaçların reçetelenmesi sırasında çoğu kez hastanın alım gücüyle ilişkilenen bir ilaç tercihine dönüşebilmekte, bu anlamda ilaçlarda fiyat üzerinden tercihte bulunma ilaç tüketiminde sınıfsal ve mekansal bir ayrımı beslemektedir. 3) Katılımcıların aşırı, gereksiz ve bilinçsiz ilaç tüketimiyle mücadelenin zayıflığını ilk bakışta hasta tutumlarıyla ilişkilendirdiği açıkça görülmektedir. Ancak buna ek olarak hem öznelliklerin hem de bu mücadeleyi zayıf kılacak mesleki tutumların, sisteme uyumlanma ile ilişkili olduğuna dair temel ve yapısal bir soruna da vurgu yapılmıştır. Bu doğrultuda ilaçta yerelleşme süreci değerlendirildiğinde; üretim ilişkilerinde ekonomik milliyetçi duyguları yeniden üreterek, (yerel) sermayenin çıkarları ile kamusal çıkarları aynı potada eritmeyi başaran neoliberal ekonomi-politikasının özgün bir örneğiyle karşılaşılmaktadır. İlaçta makro ekonomi-politik hedefler dışında etik uygulamalar gelişmedikçe, sağlıklı olmayı ilaç tüketmekle eşitleyen hâkim anlayışın giderek büyümesi ve pekişmesi muhtemel hale gelmektedir.