Abstract
"Kendilik nerede başlar ve nerede biter" sorusu bu çalışmanın asıl konusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle de metin, kendi ve diğerleri arasına mesafe koyarak benliğinin sınırlarını çizmeye çalışan bireyin öncelikle bireysel hafızasından yola çıkarak oluşturduğu otobiyografik bir denemedir. Birey doğduğu an itibari ile bir toplumun içerisine dahil olur ve kişinin benliğini inşa süreci; yaşadığı aile, dil ve kültürden bağımsız düşünülemez. Dolayısı ile benliğin inşa süreci bu kavramlar arasında dolaşılarak ilerlenecektir. Bununla birlikte sanat yapıtı bir kimlik sorgulaması olarak ele alındığından, kendilik sorgulaması ve benliğin inşası meselesi ortaya çıkarılan sanatsal işler referans alınarak ele alınacaktır. Buradaki amaç; dil ile simgesel düzene geçen bireyin kendiliğinin ne kadarının "bireysel benliğe" ne kadarının toplumsal yönetim biçimlerinin ve denetimlerinin sonucunda ortaya çıkan "toplumsal benliğe" ait olduğunun ayırdına varılmasıdır. Kendiliğin inşası ve sınırlarının belirlenmesindeki süreçler; sanat alanında otobiyografik olarak sanat yapıtı oluşturulması üzerinden ele alınarak sosyoloji, psikoloji, edebiyat ve felsefe alanlarından faydalanarak incelenecektir. Ayrıca "kendilik" meselesinin özü irdelenirken aynı zamanda kişinin bir noktada her şeye dönüşmesi, yani kendisini benliğin gerçek doğasına göre inşa etmeye çalışırken bir anlamda herkese dönüşmesi de bu kapsamda incelenecektir. Bu çalışmanın kendisi otobiyografik bir sanat yapıtı olarak düşünülerek kurgulanmıştır. Bu nedenle kişisel bir anlatı tarzından yola çıkılmış olsa da aynı zamanda toplumsal olanın da hikâyesine değinilmektedir çünkü bireyin hikâyesi aynı zamanda toplumsal olanın da hikâyesidir. Eser metni aynı zamanda bireyin kendisini inşa ederken; çalışmaları ile sürekli geçmişin üzerinde durarak bireyin bir varoluş takıntısına da işaret etmektedir. Bunu yaparken de sanat alanından hareket ederek benlik, kimlik, dil, hafıza kavramlarından faydalanan bir metin olması istenmektedir.